ÖZET
Amaç:
İnmeye yaklaşımda toplumun ve sağlık personellerinin farkındalığı hayati önem taşır. Bu çalışmada inme geçiren hasta yakınlarının ve sağlık personelinin (hekim dışı) bu farkındalıkta olup olmadığını ve akut inme sırasında hastaya doğru davranışı ne kadar gösterebildiğini karşılaştırmalı olarak araştırmayı amaçladık.
Yöntemler:
Ağustos 2018-Kasım 2018 tarihleri arasında hastanemizde çalışan sağlık personeli, servislerimizde inme tanısıyla yatan/poliklinik takibi olan hasta yakınları; inme hastasıyla karşılaşmamış toplum kaynaklı kişiler (kontrol grubu) gönüllük esasıyla çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcıların sosyo-demografik özellikleriyle beraber, araştırmacılarca hazırlanan inme bulguları/acil yaklaşımları/risk faktörleri sorularının değerlendirildiği anket formu katılımcılara uygulanmıştır.
Bulgular:
Çalışmaya 236 sağlık personeli; 268 hasta yakını, 165 kontrol grubu olmak üzere toplam 669 kişi katıldı. Hasta yakınlarının ve kontrol grubunun sağlık çalışanlarına göre anlamlı düzeyde en sık internetten inme ile ilgili bilgiyi aldıkları saptandı (p=0,001); beklenenin aksine hasta yakınlarının üçüncü sıklıkta sağlık personelinden inme bilgisine ulaştığı izlendi. İnmenin tedavi edilebilir olduğu bilinci, sağlık personelinde mevcutken (p≤0,005), hasta yakını grubunun kontrol grubuyla benzer sayıda yeterli bilinçlilikte olmadığı tespit edildi. İnme hastasına ilk yaklaşım olarak sağlık personeli %77, hasta yakını grubu %46 ve kontrol grubu ise %34 oranlarında ACİL-112’yi arama cevabını verdi. Sağlık personelinin %73,7’si, hasta yakınlarının %38’i, kontrol grubunun %24’ü inme hastasına acil yaklaşım süresinin ilk 4,5 saat içinde olduğu doğru cevabını verdi.
Sonuç:
İnme farkındalığı açısından üç grupta benzer yüksek bilinçlilikte iken, inmenin tedavi edilebilirliği ile inme hastasına ilk yaklaşımın 112’yi aranması açısından yeterli bilinçlilikte olunmadığı gözlemlendi.
Giriş
İnme, erişkinlerde kardiyovasküler hastalıklar ve kanserden sonra üçüncü ölüm nedeni olup en fazla sakat bırakan hastalıkların başında gelmektedir (1). Vasküler kökenli olan inme, akut başlayan, 24 saat veya daha uzun süren nörolojik bulgularla seyreden klinik bir tablodur. Tüm inmelerin %80-85’ini iskemik, %15-20’sini ise hemorajik inmeler oluşturmaktadır. Türkiye’de de inme toplam ölümler içinde %15 sıklığı ile iskemik kalp hastalığından sonra ikinci sırada (2,3); sakatlığa neden olan ilk on hastalık içerisinde ise %5,9 ile üçüncü sırada yer almaktadır (4). İnme sonrasında hastaların %50-70’i fonksiyonel olarak bağımsızlık kazanmakta, %15-30’u kalıcı sekel ile yaşamakta, %20’si ise bakıma muhtaç hale gelmektedir (5). İnmenin tekrarlama riski, koroner arter hastalığı ve periferik arter hastalığının tekrarlama riskinden daha yüksektir (6).
Ülkemizde sık izlenen ve özürlülükle sonuçlanabilen bir hastalık olan inmeye yaklaşımda en uygun şekilde ve en kısa zamanda bir sağlık birimine başvuru önem kazanmaktadır. Bu davranıştaki en büyük rol sağlık personelleri ve bilinçli halk kitlesine düşmektedir. İnmenin acil ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun bilinmesi, inme semptomları ile karşılaşıldığında öncelikli olarak 112 ile iletişime geçilmesinin gerektiği, 112 ekibi tarafından klinik ve nörolojik değerlendirmenin hızla yapılıp en yakın inme ünitesine sevkinin sağlanması istenilen ve beklenen standart yaklaşım olmalıdır. Böylelikle hastaların acil tedavi şansı elinden alınmadığı gibi, kişiye bağımlılık oranının düşürülmesi hedeflenir. Bakım ve rehabilitasyon giderleri azaltılarak ülke ekonomisine katkı sağlanır.
Bu çalışma bağlamında biz, hasta yakınları ve sağlık personellerinin inmeyi akla getirecek belirtiler ve risk faktörleri hakkında ne kadar bilgi sahibi olduklarını; inme geçiren hastayı ne kadar tanıyabildiklerini; tanıdıklarında nasıl davranılması gerektiği konusunda bilgi sahibi olup olmadıklarını araştırıp, bu konularda bilgi eksiklerinin neler olduğunu; bu bilgiler ışığında hasta yakınları ve hekim dışı sağlık personelinin eğitilmesinin gerekliliğini ve önemini vurgulamayı amaçladık.
Yöntemler
Ağustos 2018- Kasım 2018 tarihleri arasında, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hekimlik dışında görev yapan hemşire, sağlık memuru, yardımcı sağlık personeli olan 236 çalışana (nöroloji, beyin cerrahisi, dahiliye, psikiyatri kliniklerinde çalışan); hastanemiz servislerinde yatan ya da polikliniklerinde inme tanısı ile takip edilen 268 hasta yakınına; ailesinde-yakınlarında inme geçirmeyen 165 kişiye (kontrol grubu) ilgili nöroloji hekimi ve nöroloji hemşiresi tarafından anket uygulandı. Literatürdeki benzer çalışmalar değerlendirilerek araştırmacılar tarafından hazırlanan bu anketin ilk bölümünde sosyo-demografik bilgiler yer almakla beraber ikinci bölümünde ankete katılanların inme ile ilgili bilgilerini ölçen (inme belirti ve bulgularının neler olduğu, risk faktörleri, inme olgusu ile karşılaştıklarında neler yapılması gerektiği, inme müdahale zamanı hakkında ne kadar bilgiye sahip oldukları konusunda) 10 adet açık uçlu soru yer almaktaydı. Ankete katılanların verdikleri cevaplar doğrultusunda açık uçlu sorular katagorize edilerek cevap yüzdeleri ile sonuçlar değerlendirildi (Şekil 1).
İstatistiksel Analiz
Çalışmanın istatistiği için SPSS-21 sürümü kullanılmıştır. Gruplar (kontrol grubu, sağlık personeli, hasta yakını grubu) arasındaki demografik veriler Pearson’ın ki-kare testi ve Fisher’ın testi kullanılarak karşılaştırıldı. İki grup/ve alt gruplar arasındaki ilişkiyi araştırmak için Mann-Whitney U testi yapıldı. Çalışma gönüllülük esasına dayanmakta olup Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’ndan 14.08.2018 tarihli onay alınmıştır (karar no: 202).
Bulgular
Çalışmaya 144’ü kadın (%61) 236 sağlık personeli (çalışan); 129’u kadın (%48) 268 hasta yakını ve 86’sı kadın (%56) 165 kontrol grubu olmak üzere toplam 669 kişi dahil edilmiştir. Sağlık personeli grubunun ortalama yaşı 46±13,25 [(minimum/maksimum (min/maks): 18 yıl-65 yıl], hasta yakınları grubunun ortalama yaşı 58±11,09 (min/maks: 18 yıl-72 yıl), kontrol grubunun ortalama yaşı 49±10,02 (min/maks: 18 yıl-69 yıl) olarak hesaplandı. Sağlık personeli ve hasta yakını grupları ile kontrol grubu yaş, cinsiyet açısından benzer özellik göstermekteyken (p>0,05), sağlık personelinin eğitim düzeyi diğer iki gruba göre anlamlı oranda yüksekti (p≤0,05) (Tablo 1).
Sağlık personeli, hasta yakını grubu, kontrol grubu, ‘‘inme nedir? ve inmeden en çok hangi organ etkilenir?’’ sorularına benzer oranlarda doğru yanıtlar (beyin, beyindeki damar tıkanıklığı) vermişlerdir (sağlık personeli %97, hasta yakını %91, kontrol grubu %68). Sağlık personeli ve hasta yakını grupları ayrı ayrı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı düzeyde daha fazla doğru yanıt verdikleri tespit edilmiştir (p≤0,05).
İnme hakkında bilgiye, sağlık personelinin %42’si doktor/hemşireden, %36’sı akraba, eş ve dosttan, %18’i internet ve basından duyduğunu ifade ederken; hasta yakınları grubunda %48’i internet ve basın aracılığı ile %34’ü akraba, eş ve dosttan, %14’ü ise sağlık personellerinden inme hakkında bilgiye ulaştıklarını bildirdi. Kontrol grubunun (inme hastasıyla karşılaşmayan) en sık (%45,4) internet ve basından, ikinci sıklıkta akraba, eş ve dosttan (%31,5) bilgi edindiği gözlendi. İki grup kendi arasında ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, sağlık personelinin diğer iki gruba göre anlamlı düzeyde en sık yine sağlık personelinden bilgi aldığı gözlenmişken, hasta yakınlarının ve kontrol grubunun anlamlı düzeyde en sık internetten bilgi aldığı tespit edildi (p=0,001). Hasta yakınlarının ise üçüncü sıklıkta sağlık personelinden inme hakkında bilgi aldığı dikkati çekti (Şekil 2).
İnmenin önlenebilir bir hastalık olduğu kanısı hem sağlık personeli hem hasta yakınları hem de inme hastasıyla hiç karşılaşmayan kontrol grubunda %50’den fazla oranda farkındalık göstermekteyken, sağlık personeli grubunda bu bilinçlilik beklenildiği gibi hem kontrol grubuna göre hem de hasta yakınları grubuna göre anlamlı düzeyde daha fazlaydı (p=0,000). Ancak, hasta grubu ile kontrol grubunun bu konuda anlamlılık düzeyinde bir farklılık ortaya çıkarmaması dikkat çekiciydi. Ayrıca; az sayıda da olsa inmenin ‘‘önlenemez bir hastalık olduğu’’ düşüncesine sahip sağlık personeli ve hasta yakınlarının mevcut olması diğer düşünülmesi gereken sonuçlarımızdandı [sağlık personelinin %22’si (n=51), hasta yakınlarının %19’u (n=51) ve kontrol grubunun %39’u (n=64)].
İnmenin tedavi edilebilir bir hastalık olup olmadığı sorusuna sağlık personeli hem kontrol grubu hem de hasta yakınları grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı düzeyde yüksek oranda doğru yanıt vermekle beraber (p=0,001; p≤0,005); 108 kişinin bu farkındalıkta olmadığı (%46) tespit edildi. Hasta yakınları grubunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında benzer oranlarda inmenin tedavi edilemez olduğu düşüncesinin varlığı gözlendi (p≥0,005) [hasta grubunun %69’u (n=185); kontrol grubunun %75’i (n=124)]. Sonuçta, az sayıda da olsa sağlık personelinin inmenin tedavi edilemez hastalık olduğu düşüncesini taşıması ve hasta yakını grubunun kontrol grubu ile benzer oranda bu yanlış bilgiye sahip olması dikkati çekti.
İnme belirtilerinin en az birini bilmek konusunda sağlık personeli grubu ve hasta yakını grubu kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlılık düzeyinde daha fazla doğru inme bulgusu bilgisine sahipti (p≤0,05). Ayrıca, hasta yakınları grubunun kontrol grubuna göre daha fazla belirti sayabildiği gözlendi (iki ve daha fazla inme belirti bilme yüzdesi sırasıyla %41 ile %36) (p≥0,005).
İnme hastasına ilk yaklaşım ACİL-112’yi arayarak en yakın sağlık merkezine hızlıca ulaştırmak olmalıdır. Bu bilgi sağlık personeli grubunda %77 oranında, hasta yakını grubunda %46 ve kontrol grubu ise %34 oranlarında mevcuttu. Beklenildiği üzere sağlık personeli hem kontrol hem de hasta yakını grubuna göre anlamlılık düzeyinde istenilen yanıtı vermekteyken, hasta yakını grubunun kontrol grubuyla benzerlik göstermesi ve her iki grupta da 112’yi arama oranlarının düşük saptanması dikkat çekiciydi. Ayrıca, hasta yakınları ve kontrol grubunun yarısından fazlasının daha çok ‘‘dilini tutarım, soğuk uygularım, tansiyonunu ölçerim, kolonya ile hareketsiz bölgesini ovuştururum’’ şeklinde cevaplar vermesi düşündürücüydü.
İnme hastasının ilk 4,5 saat içerisinde sağlık merkezine götürülmesi ve trombolitik tedavi şansının farkındalığını anlamak amacıyla sorulan ‘‘bir inme hastası acile en erken hangi saatler içerisinde getirilmelidir?’’ sorusunun yanıtları incelendiğinde, 236 sağlık personelinin 174’ü (%73,7) (n=87’si nöroloji ve beyin cerrahisi klinikleri) ilk 4,5 saatte olduğunu ifade ederken, hasta yakınlarının %38’i (n=101) ve kontrol grubunun %24’ü (n=40) ‘‘ilk 4,5 saat’’ olarak anketi doldurmuşlardır. Gruplar kendi aralarında karşılaştırıldıklarında sağlık personelinin anlamlılık düzeyinde her iki gruba göre bu farkındalığa sahip olduğu (p≤0,05), ancak hasta yakınlarının inmeye tanık olmalarına rağmen kontrol grubuyla benzer oranda ve beklenenin aksine düşük yüzdelerde uygun cevap verebildiği saptandı (Şekil 1).
Sağlık personelleri grubu, nöroloji bölümünde ve diğer bölümlerde çalışanlar olmak üzere iki ayrı gruba ayrılarak incelendiğinde; inme belirtilerinden en az ikisini bilmek, inmenin önlenebilir/tedavi edilebilir bir hastalık olduğu bilincinde olmak ve ilk 4,5 saatte acil tedavi girişiminin yapılması gerekliliğinin farkında olunması konularında, her bir soru için diğer sağlık personellerine göre anlamlılık düzeyinde daha fazla doğru yanıtlar vermişlerdir (p≤0,005).
Tartışma
Toplumda inme farkındalığını araştırmak amacıyla sağlık personelleri, inme geçiren hasta yakınları ve inme hastasıyla karşılaşmamış kontrol grubu ile yapılan bu araştırmada sonuçlar; tüm gruplar için inme farkındalığının ve bilinçliliğinin benzer oranlarda yüksek olduğunu gösterdi. Ancak az sayıda da olsa inmenin ‘‘önlenemez bir hastalık olduğu’’ düşüncesine sahip sağlık personeli ve hasta yakınlarının mevcut olması [sağlık personelinin %22‘si (n=51), hasta yakınlarının %19’u (n=51) ve kontrol grubunun %39’u (n=64)], hasta yakını grubunun kontrol grubu ile benzer oranda ‘‘inmenin tedavi edilemez hastalık olduğu’’ düşüncesini taşıması ise düşündürücüydü. Ayrıca; sonuçlarımız inme hastasına ilk yaklaşım konusunda hasta yakını grubunun inmeye tanık olmasına rağmen kontrol grubuyla benzer ve düşük yüzdede 112’yi aramayı düşünmesi, inme hastası yakınları dahil toplumda yeterli oranda inmeden korunma bilincinde olunmadığını ve inmenin acil tedavisinin (trombolitik tedavi) farkındalığının eksik olduğunu göstermiştir.
İnme, diğer nörolojik hastalıklara kıyasla en fazla özürlülük yaratan hastalıktır (7,8). Dünya genelinde ve ülkemizde, yaşlı nüfusun artmasıyla ilişkili olarak akut iskemik inme sıklığı da artmaktadır. Hastaların inme merkezlerine ilk 4,5 saat içinde ulaşmaları ve trombolitik tedavinin önemi literatürdeki çalışmalarla birçok kez ortaya konmuştur. Trombolitik tedavi yapılan her sekiz inme hastasından birinin “tam iyileştiği”, her üç hastanın birinin de “iyileştiği” tespit edilmiştir (9).
Ülkemiz Ankara bölgesinde ikinci ve üçüncü basamak polikliniklerine başvuran hastaların nörolojik hastalık farkındalığının karşılaştırıldığı bir araştırmada, inme farkındalığının Ankara’da %43,5, Elmadağ bölgesinde %64,6 olarak bulunmuştur (10). Hindistan’da 942 kişinin katıldığı bir diğer çalışmada ise %23 oranında kişinin inme semptomlarından en az birini dahi bilemediği ortaya konmuştur (11). Aydın’da yapılan Evci ve ark.’nın (12) çalışmasında ise; toplumun %64’ünün, inmenin en az bir belirtisini bildiği saptanmıştır. Çelik ve Boyraz’nın (13) 40 yaş üstü lise öğretmenleri arasında yaptıkları bir diğer inme farkındalık çalışmasında (n=700), öğretmenlerin %70’inin “inme nedenini” bilmediği; %46,3’ünün ise inme alarm belirtileri sorusuna alarm bulgularıyla ilgisi olmayan cevaplar verdiği tespit edilmiştir. Bizim araştırmamızda, sağlık personeli (%97) hasta yakını (%91) ve kontrol grubu (%68) inmenin ne olduğunu diğer çalışmalardan daha yüksek oranlarda doğru yanıtlamış, inme belirtileri konusunda sağlık personeli grubu ve hasta yakını grubu kontrol grubuna göre anlamlılık düzeyinde daha fazla doğru yanıt vermiştir (p≤0,05). Ayrıca hasta yakınları grubu kontrol grubuna göre daha fazla doğru alarm belirtisi sayabilmiştir (İki ve daha fazla inme belirti bilme yüzdesi sırasıyla %41 ile %36) (p≥0,005). Sonuçlar kalp krizi (%58), hipertansiyon (%40,8) hastalıklarının toplumumuzdaki bölgesel farkındalık çalışmalarına göre daha düşük bulunmuştur (14-16).
Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde yapılan bir diğer çalışmada inmeye yönelik bilgilerin kaynağı sorusuna bireylerin %38,3’ü çevresinde inme geçiren biri olduğu, %8,3’ü daha önce inme geçirdiği için bildiklerini yanıtlamış olup, %8,1’i medya, %2,7’si ise doktor/hemşire kaynaklı olduğunu bildirmişlerdir (17). Çalışmamızda sağlık personeli grubu hem kontrol grubu hem de hasta yakını grubuyla karşılaştırıldığında, anlamlı düzeyde bilgi kaynağını en sık hemşire/hekimden ulaştığını ifade ederken hem hasta yakını grubu (%48) hem de kontrol grubu (%42) en sık internet/medya aracılığı ile bilgiye ulaştığını belirtmişlerdir. Bu durum günümüzde internet aracılığı ile her türlü bilgiye ulaşmanın kolaylığı nedeniyle inme hakkındaki doğru bilgilere erişimde inme profesyonellerinin rolünün önemini hatırlatmış ve halkın katılacağı eğitimlerle bu konuların desteklenmesi gerekliliğini tekrar ortaya koymuştur.
Hastaların en yakın acil servise başvurmaları sırasındaki zamanı etkileyen faktörlerden biri inme belirtilerinin bilinmemesi, ciddiye alınmaması ya da kendiliğinden geçebileceği düşüncesidir (18-20). Ülkemizde yapılan yüksek lisans tez araştırmasında, acile inme tanısıyla başvuran hastalardan %28,1’i durumu önemsemediklerini ve belirtilerin geçmesini beklediklerini, %10,4’ü yaşadıkları belirtilerin ne olduğunu anlamadıklarını bildirmişlerdir. Memiş ve ark.’nın (19) yaptığı çalışmada bireylerin %35,5’inin belirtilerin geçmesini bekledikleri için hastaneye geç başvurdukları bulunmuştur. Araştırmamız hem sağlık personelinin hem hasta yakını grubunun kontrol grubuna göre anlamlılık düzeyinde daha fazla sayıda inme belirtisini bildiğini ortaya koymuştur.
İnme hastasına ilk yaklaşımda kişilerin beklenilen bilgiye ve davranışa sahip olup olmadıklarını anlamaya yönelik soruların da bulunduğu çalışmamızda hem hasta yakınlarının hem kontrol grubunun hem de sağlık personellerinin yüksek bilinçlilikte olduğu izlendi. Ancak, literatürden farklı olarak, inmenin hem önlenebilir hem de tedavi edilebilir bir hastalık olduğu bilincinin varlığı hususunda sadece sağlık personelinde yeterli bilinçlilik tespit edilebildi. Ayrıca hasta yakınları grubunun tedavi edilebilirlik hususundaki bilinçlilik algısında kontrol grubuna benzer oranda ve düşük yüzdelerde yanıtlar vermesi, trombolitik tedavinin öneminin ve farkındalığının bu iki grup için yetersiz olduğunu göstermiştir. Ek olarak, inme hakkındaki bilgiye hasta yakını grubunda da kontrol grubu gibi en sık medya (internet) üzerinden ulaşılması hasta ile sağlık personeli iletişimin tekrar sorgulanması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Sonuç
Toplumumuzda ölümlerin ikinci sık nedeni olan inmenin farkındalığının artması, inme hastasıyla karşılaşıldığında beklenilen doğru davranışın sergilenmesi ve hastaların trombolitik tedavi şansının elinden alınmaması için eğitim profesyonelleri tarafından yapılacak toplum temelli eğitimlerle doğru bilginin verilmesi, bu eğitimlerde inme belirtilerinin hatırlatılarak, inmenin acil müdahale edilmesi gereken bir hastalık olduğuna dikkat çekilmesi ve inmenin ancak erken müdahale ile tedavi edilebilir bir hastalık olabileceği vurgulanmalıdır. Ayrıca, hastayı ilk gören sağlık personelinin inme farkındalığının artması, inme alarm belirtilerini bilmesi ve doğru bir şekilde en yakın inme merkezine hastanın sevkinin yapılması hayati öneme sahiptir. Bu nedenle hastayla ilk karşılaşan sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık ekibinin ve aile hekimlerinin inme belirtilerini erken tanınması konusunda gerekli eğitimi alması ve sağlık kuruluşlarının fiziksel koşullar açısından yeterli hale getirilmesi gerekmekte ve beklenmektedir.
Yazarlık Katkıları
Konsept: A.S., A.Y. Dizayn: E.Ç., S.Ş., Veri Toplama veya İşleme: F.K.Ç., S.A., R.G.G.Ç. Analiz veya Yorumlama: R.G.G.Ç., A.K., S.D., A.S, D.A. Literatür Arama: S.Ç., E.Ç., R.G.G.Ç. Yazan: R.G.G.Ç.
Çıkar Çatışması: Herhangi bir çıkar çatışması bulunmamaktadır.
Finansal Destek: Herhangi bir maddi destek bulunmamaktadır.