ÖZET
Amaç:
Bu çalışmada, erişkin obez hastaların vitamin D seviyelerini tespit etmek ve vücut kitle indeksi (VKİ) ile arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.
Yöntem:
Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi Hasköy Aile Hekimliği Polikliniği’ne, Kasım 2011-Şubat 2012 döneminde başvuran erişkin obez hastaların, tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelenmiştir. Hastalar, VKİ düzeylerine göre aşırı kilolu, obez ve morbid obez olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Serum 25(OH)D düzeyinin <10 ng/ml olması, vitamin D eksikliği; 10-20 ng/ml arasında olması, vitamin D yetersizliği; >20 ng/ml ise normal vitamin D düzeyi olarak tanımlanmıştır.
Bulgular:
Çalışmaya dahil edilen toplam 270 hastanın (117 erkek ve 153 kadın) yaşlarının ortalaması 46.21±12.99 yıl olarak saptandı. Hastaların %37’sinde D vitamini eksikliği, %50’sinde ise D vitamini yetersizliği tespit edildi. D vitamini eksikliği ve yetersizliği kadınlarda daha yaygındı. Serum 25(OH)D düzeylerinin, VKİ ile ters orantılı olduğu saptandı.
Sonuç:
D vitamini eksikliği ve yetersizliği özellikle kadınlarda olmak üzere aşırı kilolu ve obez hastalarda oldukça yaygın olup, serum 25(OH)D düzeyleri, VKİ ile ters orantılı bulunmuştur. Obez hastalara, vitamin D destek tedavisi düzenlenmesi akılcı bir yaklaşım olacaktır.
Giriş
Obezite, günümüzde tüm dünyada giderek artan bir sağlık sorunudur (1). Son yıllarda yapılan çalışmalar (2,3); D vitaminin [25(OH)D], obezitenin de dahil olduğu pek çok kronik hastalığın etiyolojisinde rolü olduğuna işaret etmekte ve 25(OH)D eksikliğinin, Tip 2 diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık (KVH) gelişme riskiyle ilişkili olduğunu göstermektedir (4-7). Ayrıca aşırı kilolu ve obez bireylerdeki 25(OH)D seviyelerinin normal kilolulara nazaran daha düşük olduğu da belirtilmektedir (8-10).
Her ne kadar coğrafi konumu itibarıyla yeterli güneş alan bir iklim kuşağında yer alıyor olsa da, ülkemizdeki erişkin popülasyonun 25(OH)D düzeyini inceleyen çalışma sayısı oldukça azdır (11-14). Bu çalışmaların çoğunda postmenapozal kadınlardaki 25(OH)D seviyeleri araştırılmış ancak erişkin hastalarda vücut kitle indeksi (VKİ) ile 25(OH)D arasındaki ilişki incelenmemiştir.
Bu çalışmada, Ankara Hasköy bölgesinde yaşayan aşırı kilolu, obez ve morbid obez erişkinlerdeki 25(OH)D düzeylerini belirlemek amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Çalışmamızda, Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hasköy Aile Hekimliği Polikliniği’ne (40o kuzey enlemi) başvuran hastaların tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelenmiştir. 25(OH)D düzeylerinde meydana gelen mevsimsel değişikliğin etkisini ortan kaldırmak ve güneş ışığından en az yararlanılabilen zaman aralığındaki durumu tespit edebilmek amacıyla, Kasım 2011-Şubat 2012 arasında polikliniğimize başvuran, vücut kitle indeksi (VKİ) >25 kg/m2 olan 18 yaş üzeri erişkin hastaların, serum 25(OH)D düzeyleri bakılmış olanları çalışmaya dahil edilmiştir. Antiepileptik ajan, safra asidi bağlayan reçine, vitamin D replasman tedavisi kullananlar, kronik karaciğer ve böbrek hastalığı olanlar, çalışmaya dahil edilmemiştir. Hastalar, VKİ düzeylerine göre üç gruba (aşırı kilolu (VKİ=25-29.9 kg/m2); obez (VKİ=30-39.9 kg/m2) ve morbid obez (VKİ≥40 kg/m2)) ayrılmıştır. Serum 25(OH)D düzeylerine göre; vitamin D eksikliği [serum 25(OH)D düzeyi <10 ng/ml]; vitamin D yetersizliği [serum 25(OH)D düzeyi 10-20 ng/ml]; normal [serum 25(OH)D düzeyi >20 ng/ml] olarak tanımlanmıştır (15). Serum kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz (ALP) ve 25(OH)D düzeyleri VKİ gruplarına göre hastalar arasında karşılaştırılmıştır.
İstatistiksel analizler için Statistical Package for Social Studies (SPSS) 18.0 versiyonu kullanılmıştır. Ölçülebilen değerlerin normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov-Smirnov testi ile analiz edilmiştir. Gruplar arası kategorik değişkenlerin karşılaştırılmasında ki-kare testi kullanılmıştır. İki grup arasındaki sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında student t testi, daha fazla grup arasındaki karşılaştırmalar da ise normal dağılım ve varyansların homojen olması durumunda ANOVA, aksi halde Kruskal-Wallis testleri kullanılmıştır. 25(OH)D ve VKİ arasındaki ilişki Pearson korelasyon testi ile değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık sınırı p<0.05 olarak belirlenmiştir.
Bulgular
Çalışmaya; 117’si erkek (%43.3) ve 153’ü kadın (%56.7) olmak üzere toplam 270 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 46.21±12.99 yıldı. Erkek hastaların yaş ortalaması kadın hastalardan daha yüksekti (49.5±13 yıl; 43.69±12.45 yıl; p=0.000). Çalışma grubunun %66.7’si (n=180) 50 yaşın altındaydı.
Çalışma grubunun ortalama serum 25(OH)D düzeyi 12,85±7,32 ng/mL olarak bulundu. Kadın hastaların serum 25(OH)D düzeyi, erkek hastalardan daha düşük saptandı (11.17±6,25 ng/mL; 15.06±8.03 ng/mL; p=0.000). Hastaların %37’sinde D vitamini eksikliği, %50’sinde ise D vitamini yetersizliği olup, sadece %13’ünde D vitamini düzeyleri yeterli idi. D vitamini eksikliği kadınlarda (%51) erkeklere göre (%18.8) daha sık görülmekteydi (p=0.000). Cinsiyetler arası serum 25(OH)D gruplarının karşılaştırılması Tablo 1’de gösterilmiştir.
Hastaların, ortalama VKİ 33.5±2.9 kg/m2 idi. 83 (%30.7) hasta aşırı kilolu, 127 (%47.1) hasta obez ve 60 (%22.2) hasta morbid obezdi. VKİ arttıkça serum 25(OH)D düzeyleri azalmaktaydı (r=-0.573; p=0.000). Hastaların VKİ gruplarına göre laboratuvar değerlerinin karşılaştırılması Tablo 2’de sunulmuştur.
Tartışma
D vitaminin başlıca kaynağı güneş ışınları olup, 25(OH)D eksikliğinin veya yetersizliğinin en önemli nedeni güneş ışığından yeterince yararlanılamamasıdır (16). Bu sebeple 25(OH)D eksikliği, yoğun güneş alan bölgeler de dahil olmak üzere tüm dünyada yaygın olarak görülmektedir (1,16). Türkiye’de erişkin toplumda serum 25(OH)D düzeyini araştıran çalışma sayısı yetersizdir. Hekimsoy ve arkadaşları Ege bölgesi gibi genellikle yıl boyunca güneş alan bir bölgede yaşayanlarda yaptıkları çalışmada, 25(OH)D yetersizliğini %74.9 ve 25(OH)D eksikliğini %13.8 olarak tespit etmişlerdir (11). Bu yüksek oran, Türkiye genelinde 25(OH)D yetersizliğinin yaygın olabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca, orta Anadolu bölgesindeki huzurevlerinde kalan yaşlılarda yapılan çalışmada, 25(OH)D eksikliği oranı %54.1 olarak bulunmuştur (12). Ülkemizde ve yurt dışında yapılmış çalışmalarda, kadınların 25(OH)D düzeylerinin erkeklere göre daha düşük olduğu ve 25(OH)D eksikliğinin kadınlarda daha sık bulunduğu gösterilmiş; 25(OH)D düzeylerinde görülen cinsiyetler arası farkın, kadınların kültürel nedenlerle güneş ışığından daha az yararlanmasından kaynaklandığı düşünülmüştür (11,12,17-21). Her ne kadar D vitamini ile yapılan çalışmaları birbirleriyle karşılaştırmak, seçilen örneklem gruplarının demografik özelliklerindeki farklılıklar, coğrafi bölge farklılıkları, 25(OH)D düzeyi ölçüm metotlarındaki farklılıklar ve esas alınan eşik değerlerinin değişik olması nedeniyle kolay olmasa da, çalışmamızın sonuçları bu bulguları destekler nitelikte olup 25(OH)D eksikliğinin bölgemizdeki erişkin hastalarda yaygın olduğunu ve kadınlarda daha sık olduğunu göstermektedir.
Çalışmamızda elde edilen veriler, artan VKİ’nin 25(OH)D düzeylerinde azalmaya yol açtığını gösteren araştırmalarla uyumlu olup (8,22-24), özellikle obez bireylerin 25(OH)D eksikliği açısından risk altında olduğu hipotezini desteklemektedir. Obez bireylerdeki düşük 25(OH)D seviyelerinin, kilo nedeniyle azalan hareket sebebiyle direkt güneş ışığından daha az yararlanma ve 25(OH)D’nin adipoz dokuda sekestre olması gibi birden fazla faktöre bağlı olduğu düşünülmektedir (25-27). Aynı zamanda bu hastalarda yükselen parathormon (PTH) düzeyinin de negatif geribildirim etkisiyle 25(OH)D’nin karaciğerdeki sentezini baskıladığı belirtilmektedir (28). Ancak çalışmamızda, PTH seviyeleri ölçülmediği için obez hastalarımızdaki 25(OH)D düşüklüğüne PTH artışının eşlik edip etmediği belirlenememiştir. Obez bireylerde ileride yapılacak çalışmalarda, PTH düzeylerini de eş zamanlı incelemek konunun açığa kavuşmasına olanak sağlayacaktır. Ancak sebep ne olursa olsun 25(OH)D eksikliğinin; erişkin bireyler için osteoporozun yanı sıra diyabet, KVH ve belirli kanser tipleri açısından bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir (16). Bu durum, obez hasta grubu açısından özellikle önem taşımaktadır, çünkü adı geçen hastalıklar 25(OH)D düzeyinden bağımsız olarak obezite ile de ilişkilidir (29). Ayrıca yetersiz 25(OH)D seviyeleri bu hasta grubunda riski daha da arttırmaktadır.
Çalışmamızın geriye dönük olarak yapılmış olmasından kaynaklanan zayıf yanları mevcuttur. Polikliniğimizde, normal kilolu erişkin hastaların VKİ değerleri rutin olarak kayıt edilmediği için, kontrol grubunda VKİ<25 kg/m2 olan erişkin hasta grubu yer almamıştır. Ayrıca kayıtlardan, hastaların serum 25(OH)D seviyelerini etkileyebilecek olan diyetle aldıkları D vitamini miktarları ve ne kadar süreyle güneş ışınından faydalandıkları hakkında bilgiye ulaşmak mümkün olmamıştır. Ancak hastaların hepsi orta gelişmişlik düzeyindeki bir bölgede ikamet edenlere hizmet sunan polikliniğimizden seçilmiş ve çalışma güneş ışınlarının en az olduğu kış dönemini (Kasım-Şubat) kapsayacak şekilde planlanmıştır. Bu nedenlerle beslenme çeşitliliğinin ve güneş ışınlarına maruziyetin tüm hastalarda benzer olduğu varsayılabilir.
Sonuç olarak, 25(OH)D düzeyleri VKİ ile negatif olarak ilişkilidir ve 25(OH)D eksikliği obezlerde sık görülmektedir. Düşük serum 25(OH)D seviyelerinin bağlantılı olduğu diyabet, KVH gibi ciddi tıbbi sorunlar ile D vitamini tedavisinin düşük yan etki insidansı ve maliyeti birlikte göz önüne alındığında, obez hastalarda rutin serum 25(OH)D düzeylerini tespit etmek ve düşük bulunanlarda tedavi düzenlemek akılcı bir yaklaşım olacaktır.
Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Cenk Aypak Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Kliniği, Ankara, Türkiye
E-posta: [email protected] Geliş Tarihi/Received: 14 Aralık 2012 Kabul Tarihi/Accepted: 18 Şubat 2013