Delici Kesici Alet Yaralanmalarının Bildirim Sıklığı Neyin Göstergesi?
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 98-102
Haziran 2014

Delici Kesici Alet Yaralanmalarının Bildirim Sıklığı Neyin Göstergesi?

Med Bull Haseki 2014;52(2):98-102
1. S. B. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü, İstanbul, Türkiye
2. S. B. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Kontrol Komitesi, İstanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Bu çalışmada hastanemizde son altı yılda sağlık çalışanlarında meydana gelen delici kesici alet yaralanmalarının değerlendirilmesi, personele verilen eğitim uygulamalarının bildirim üzerine olan etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntemler:

Ocak 2007-Ocak 2013 tarihleri arasında hastanemizde meydana gelen 229 delici kesici alet yaralanması retrospektif olarak değerlendirildi.

Bulgular:

Çalışmamızda altı yıllık sürede 229 sağlık çalışanında delici kesici alet yaralanması bildirilmiştir. Bu süre zarfında 1,386 hastane çalışanının eğitim aldığı tespit edilmiştir.

Sonuç:

Eğitime katılan personel sayısı arttıkça, maruziyet bildirim sayısının arttığı; çalışanların sürekli eğitimlerinin sağlanmasının, farkındalığı arttırarak personel sağlığının korunmasında hassasiyeti arttıracağı düşünülmüştür.

Anahtar Kelimeler:
Saglik çalisani, yaralanmalar, egitim

Giriş

Dünya’da 5,6 milyon insan sağlıkla ilişkili işlerde çalışmakta, yılda üç milyon sağlık çalışanı kan ile bulaşan enfeksiyonlara maruz kalmaktadır (1). Bu etkenlerden ilk sırayı virüsler alırken; güncel olarak sıklıkla hepatit B virüsü (HBV), hepatit C virüsü (HCV) ve human immunodeficiency virüs (HIV) bulaşı görülmektedir. Bu enfeksiyon etkenleri ile karşılaşma olasılığı en yüksek olanlar hemşireler, hekimler, yardımcı sağlık personeli ve temizlik personelidir ve gelecekte sağlık çalışanlarının 16,000’inde HCV, 66,000’inde HBV ve 1000’inde HIV gelişebileceği tahmin edilmektedir (2,3).

Kontamine kesici-delici tıbbi aletler hem sağlık personeli hem de hastalar için önemli oranda enfeksiyon riski taşır. Kesici delici aletlerin birçoğunun artık tek kullanımlık olması hastalar için riski azaltmışken mesleki maruziyetle enfeksiyon bulaşı devam etmektedir. Bulaşma esas olarak perkütan yol ya da mukozal yolla meydana gelmektedir. Perkütan yolla bulaş; sağlam derinin kesilerek, sivri uçlu aletle, iğnelerle delinerek, yanarak ya da soyularak bütünlüğünün bozulmasıyla gerçekleşirken, burun, göz, oral mukozaya kan ya da vücut sıvılarının teması sonucu mukozal yolla bulaş olmaktadır (4,5).

Temas sonrası enfeksiyonun ortaya çıkışında; etkenin patojenitesi, temasın tip, maruz kalınan kan miktarı ve kaynak vakanın viral yükü belirleyici olmaktadır (6). HBsAg pozitif bir kişiden yaralanmada enfekte olma olasılığı %6-%30 arasında iken, HIV pozitif bir kişiden perkütan yaralanma ile enfekte olma olasılığının %0,3 olduğu belirlenmiştir. Bistüri, ameliyat dikiş iğnesi ile yaralanmalarda inokülum miktarı azdır. Buna karşılık lümenli iğneler, kateterler ile yaralanmalarda bulaş riski yüksektir. HBV’nin 108-1010 partikül/mL kan ile bulaş oranı %5-%30; HCV’nin 10-104 partikül/mL kan ile bulaş oranı %1,8 (%0-%7); HIV’in 10-104 partikül/mL kan ile bulaş oranı %0,3 (0-0,9) olarak belirlenmiştir (2).

Bu çalışmada amacımız, hastanemizde meydana gelen delici kesici alet yaralanmalarını değerlendirerek, bildirim sıklığına etki eden faktörleri belirlemektir.

Yöntemler

Ocak 2007-Ocak 2013 tarihleri arasında İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi çalışanlarında delici kesici aletle meydana gelen vakaların kaydedildiği, Enfeksiyon Kontrol Komitesi (EKK) tarafından düzenlenmiş olan formlar ve hastanemiz bilgisayar sisteminindeki kayıtlar, hastanemiz eğitim hemşireleri ve enfeksiyon kontrol hemşirelerinin aynı tarihler arasında düzenlemiş olduğu konuyla ilgili eğitime katılım kayıtları retrospektif olarak incelenmiş, 229 vakanın meslek grupları, yaralanma şekilleri, maruziyet esnasında kullandıkları koruyucu yöntemler, HBV’ye karşı immunizasyonları, kaynağın bilinmesi, düzenlenen eğitimlere katılan personel sayısı incelenmiştir. Elde edilen veriler Microsoft excell programında değerlendirilerek yüzde ve frekans oranları belirlenmiştir. Hastanemizde uygulanan protokol Tablo 1’de sunulmuştur.

Bulgular

Hastanemizde belirlenen tarihler arasında delici kesici aletle yaralanan 229 sağlık çalışanı çalışmaya dahil edilmiştir. Personelin %58’i kadın, %42’si erkekti. Meslek gruplarına göre incelendiğinde 97’si hemşire (%42), 78’i temizlik personeli (%34), 28’i hekim (%12) ve 26’sının yardımcı sağlık personeli (%12) olduğu görüldü. Hastanemizde kesici delici alet yaralanmalarının meslek ve yıllara göre dağılımı Grafik 1’de gösterilmiştir.

Yardımcı sağlık görevlisi olarak ayrılan grupta 26 kişi tespit edildi, laborant (%15), anestezi (%11,5) ve radyoloji (%10) teknisyeninin yanı sıra görevleri gereği delici kesici alet yaralanmasına maruz kalabileceği ön görülmeyen dört tıbbi sekreterin ve üç güvenlik görevlisinin de (%3) yaralandığı görüldü.

Olguların 26’sı (%11) mukoza teması, 203’ü (%89) perkütan yaralanma şeklinde meydana gelmişti. Yaralanma şeklinin meslek gruplarına göre dağılımı Grafik 2’de özetlenmiştir.

Yaralanmaya maruz kalan personelin olay anında %79’u eldiven, %19’u önlük, %11’i maske, %7’si gözlük kullanmaktaydı ve %75,5’i hepatit B virüsüne karşı aşılı, %6’sı doğal bağışıktı. Tüm maruziyetlerden 33 çalışanın HBV’ye karşı immunizasyonu olmadığı tespit edildi. Vakaların 105’inin kaynağı belli olup 20’si (%19) HBsAg pozitif, 13’ü (%12) anti HCV pozitif, dördü (%4) anti HIV pozitifti. HBsAg pozitif hasta ile teması olan dört çalışanın HBV’ye karşı immunizasyonu olmadığından 24 saat içinde hepatit B immunglobulini (0,06 ml/kg) ve eş zamanlı hepatit B aşısı yapıldı. İlk aşıdan sonraki bir ve altıncı aylarda olgulara rapel dozlar yapılarak immunizasyon sağlandı.

Anti HIV pozitif kaynakla temas eden dört kişiye bir ay süreyle antiretroviral (lopinavir+ritonavir 2x400 mg, lamuvidin 2x150 mg, zidovudin 2x300 mg) profilaksi uygulanmıştı. Anti HCV pozitif kaynakla temas eden 13 personel takip edildi. Personelin altı aylık takiplerinin hiç birinde HBsAg, Anti HCV ve Anti HIV pozitifliği gelişmedi.

Hastanemizde 2007 yılından itibaren düzenli olarak Enfeksiyon kontrolü ve kesici delici alet yaralanmaları ile ilgili hastanede göreve başlamadan oryantasyon programı içinde ve yılda iki defada kalite hizmet standartlarını geliştirme programı dahilinde ortalama üç saat eğitim verilmektedir. Uygulanan program Enfeksiyon Kontrol Hemşireleri ve Enfeksiyon Uzmanları tarafından yürütülmekte olup, tıbbi atık yönetimi, el hijyeni ve delici kesici alet yaralanmaları ve maruziyet halinde uygulanacak protokol anlatılmaktadır. Kayıtlar incelendiğinde eğitimlere katılan personel sayısının, maruziyet bildirim sayısıyla ilişkili olduğu, eğitime katılım sayısının yüksek olduğu senelerde bildirim oranının arttığı görüldü. Eğitime katılan personel sayısının, bildirilen maruziyet olgularının karşılaştırılması Grafik 3’te değerlendirilmiştir.

Tartışma

Delici kesici alet yaralanmasına maruz kalan personelin kayıtları 2006’dan itibaren tutulmakta, Ocak 2008’den itibaren de standart bir formla bildiriler kaydedilmektedir. Altı yıllık süre zarfında 229 sağlık personelinin enfeksiyon kontrol hemşirelerine başvurduğu, bildirim yapanların %58’inin kadın olduğu ve meslek grupları irdelendiğinde çoğunun hemşire ve temizlik görevlisi olduğu dikkati çekmiştir. Konuyla ilgili yapılan çalışmaların çoğunda maruziyette hemşire grubu ilk sırada yer aldığı bilinmektedir (7). Ancak Merih ve ark.’nın yaptığı çalışmada %72 temizlik görevlilerinin, Gücük ve ark.’nın çalışmasında ise %56 ile doktorların ilk sırada olduğu tespit edilmiştir (8,9). Yaralanma şekilleri incelendiğinde; %61 enjektör iğnesiyle olan perkütan yaralanmalar ilk sırada yer almaktaydı. Yaralanma şekillerinin incelendiği Kaya ve ark.’nın çalışmasında yaralanmaların %51 enjektör kapağı kapatılırken, %18 damar yolu açarken, %16 tıbbı atıklar bertaraf edilirken olduğu belirtilmiştir (10). Bizim çalışmamızda penatran yaralanmaların alt grupları ayrılamamıştır. Yapılan çalışmalarda %36 ile %81 oranında enjektör kapağı kapatma alışkanlığı olduğu bildirilmiştir (11-13).

Hem hemşire hem de hekim grubunda penetran yaralanmalar ilk sırada görülmüştür. Hekimlere ait yapılan bildirimlerden %68’inin cerrahi dal hekimi olduğu tespit edildi. Bu konuda yapılan araştırmalarda da cerrahların en sık dikiş atarken yaralandığı, bunun cerrahi teknikle ilişkili olduğu belirtilmiş; bu maruziyetin engellenmesi için cerrahın dikiş atarken ya da keserken dokuyu alet yardımı ile tutması ve aynı bölgede iki cerrahın aynı anda çalışmaması önerilmiştir. Ameliyat esnasında aletlerin elden ele geçirilmemesi ve aletlerin alıp verilirken konabileceği güvenli alan oluşturulması gerektiği bildirilmiştir (14,15). İncelememizde hekim grubunun maruziyetlerini düzenli olarak bildirmediği, hepatit B immunizasyonu uygulanmış olanların, diğer kan yolu ile geçen hastalıkları yeteri kadar önemsemediği ve bildirim yapmadıkları anlaşılmıştır.

Temizlik görevlilerinin maruziyetinin temizlik işlemi sırasında uygun şekilde delici kesici aletleri ortamdan uzaklaştırmaması nedeniyle olduğu görülmüştür. “Centers for Disease Control and Prevention” (CDC) 1982 yılında ilk defa enfeksiyondan korunabilmek için standart önlemleri gündeme getirmiş, ilerleyen yıllarda bu öneriler güncellenmiştir. Bu önerilere göre tüm hastalar ve kan örnekleri enfekte kabul edilmeli, sağlık çalışanları bu standartlara göre hareket etmelilerdir (12). Lateks eldivenleri iyi bir bariyer oluşturduğu için eldivenin üstünden oluşan yaralanmada enfekte olma olasılığının düşük olduğu bildirilmiş olup, lümensiz iğnenin lateks eldivenden geçerken inokulum miktarını 10-100 kat azalttığı görülmüştür (16). Yaralanmaya maruz kalan personelin, maruziyet esnasında kullandığı koruyucu önlemler incelendiğinde; %21’inin hiçbir koruyucu önlem almadığı, %60’ının sadece eldiven kullandığı, %11’nin eldiven ve önlüğü birlikte kullandığı, %8’inin eldiven, maske ve önlüğü birlikte kullandığı görülmüştür. En çok kullanılan bariyer önlemi %79 ile eldiven olmuş ve %7 gözlük kullanımı tespit edilmiştir. Sağlık çalışanları koruyucu önlemleri kullanma oranlarının değerlendirildiği Beltrami ve ark.’nın çalışmasında %52’sinin eldiven kullandığı, %5’inin maske taktığı, %4’ünün önlük giydiği ve %2’sinin gözlük kullandığı görülmüştür (2). Bu konuda yapılmış farklı çalışmalarda da koruyucu önlem alma oranları %55-%68 arasında değişmekte ve en sık kullanılan önlemin eldiven olduğu görülmektedir (8,10,12).

Literatürle olan karşılaştırmalarımızda yayınlarda olanlarla benzer sayılara ulaştığımız görülmüştür.

Hastanemizin kalite hizmet standartları çerçevesinde düzenlemiş olduğu eğitim programı yıllar içinde revize edilmekle beraber 2007 yılından itibaren sürdürülmektedir. Hastaneye başlayan her personel başlama işlemlerinin yapıldığı esnada Enfeksiyon Kontrol Hemşireleri ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı tarafından delici kesici alet yaralanmaları ve maruziyet sonrası yapılacak işlemler, hastane enfeksiyonları ve el hijyeni, atık yönetimi üzerine bir anket uygulanarak eksik noktalar bire bir anlatılarak bilgi eksikliği giderilmektedir.

Ancak yapmış olduğumuz bu eğitimin sözel olması, görsellerin olmayışı, kişinin eğitime hazır olmaması ve bu bire bir eğitimin bir defa kişinin hastaneye başlayışı esnasında yapılması nedeniyle tek başına yeterli olmadığı düşünülmektedir.

Yapmış olduğumuz çalışmada yıllık düzenlenen oryantasyon eğitimine katılan personel sayısının artışıyla bildirim sıklığının artışının paralelliği, eğitim sıklığını arttırmamız ve yılda iki kere olacak şekilde tüm hastanede çalışan sağlık personeline uygulanmasının planlanmasına yol açmıştır.