ÖZET
Amaç:
Kırılganlık son yıllarda gittikçe önem kazanan bir durumdur. Çalışmamızda 65 yaş üzeri kişilerde kırılganlık ile ilaç kullanımı ve polifarmasi arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler:
Çalışmaya aile hekimliği polikliniklerine başvuran 65 yaş üstü kişiler dahil edildi. Çalışmamızda Tilburg kırılganlık ölçeği, kalk ve yürü testi ve yürüme hızı testi kullanıldı. Çok değişkenli doğrusal ve lojistik regresyon modeli uygulandı.
Bulgular:
Beş ve üzerinde ilaç kullananlar (polifarmasi), katılımcıların %49,1’ini oluşturmaktaydı. Polifarmasi olanların %55,6’sı (n=74) kırılgandı. İlaç kullanımı olanlarda ve polifarmasi saptananlarda kronik hastalık sayısı, Tilburg kırılganlık ölçeği toplam skoru, kalk ve yürü testi skoru istatiksel anlamlı olarak daha yüksek; yürüme hızı testi skoru istatiksel anlamlı olarak daha düşük bulundu. Cinsiyet (β=-0,560, %95 Cl=-0,943;-0,177) ve kronik hastalık sayısının (β=1,496, %95 Cl=1,376; 1,616) toplam ilaç sayısı üzerine etkili olduğu saptandı. Polifarmasi üzerine yapılan lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre; kadın cinsiyetin (aOR=3,4, %95 Cl=1,412-8,639), bekar/dul olmanın (aOR=2,8, %95 Cl=1,133-7,201), kronik hastalık sayısının (aOR=6,8, %95 Cl=4,218-11,075) polifarmasi riskini artırdığı tespit edildi.
Sonuç:
Çalışmamızda polifarmasi tespit edilen yaşlılarda, kırılganlık skoru ve yürüme hızlarında belirgin olarak kötüleşme tespit edilmiştir. Altmış beş yaş üstü kişilerde ilaç kullanımı daha dikkatli bir şekilde sorgulanmalı, polifarmasi olan bireylerin kırılganlığa yatkın olabileceği unutulmamalıdır.
Giriş
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün tanımına göre yaşlılık, çevresel faktörlere uyum yeteneğinin azalmasıdır (1). Yaş ilerledikçe, insan vücudunda fizyolojik rezervler kaçınılmaz olarak azalır ve komorbiditeler daha yaygın hale gelir (2,3). Yaşa bağlı fizyolojik rezervlerde, nöromusküler, metabolik ve immün sistemde fonksiyon kaybına bağlı dış streslere artmış hassasiyeti olan, mobilite ve gücü azalan ve beslenme bozukluğu olan kişiler kırılgan yaşlı olarak tarif edilmektedir (4).
Kırılgan yaşlılarda ilaç reçete etmek zor ve güvensiz bir faaliyettir (5). Bu nedenle yaşlılarda ilaç kullanımı iyi sorgulanmalı ve ilaç reçete ederken kırılganlık da dahil olmak üzere bütün koşullar göz önünde bulundurulmalıdır. Yaşlanma ile ortaya çıkan farmakokinetik ve farmakodinamik değişiklikler dışında kırılgan hasta grubunda sık rastlanılan sorunların başında polifarmasi, yetersiz tedavi, aşırı tedavi, ilaç-ilaç etkişimleri ve tedaviye uyum güçlüğü gelmektedir (6).
Polifarmasi, çoklu ilaç kullanımı anlamına gelip, genellikle dört veya beş ve daha fazla ilacın aynı anda kullanılması olarak tanımlanır (7). Polifarmasi ve uygunsuz ilaç kullanımı, uygunsuz reçeteleme, ilaç-ilaç ve ilaç-hastalık etkileşimi, fonksiyonellikte azalma, engellilik, kırılganlık, kognitif kötüleşme, üriner inkontinans, malnütrisyon, düşmeler ve düşmeden bağımsız kalça fraktür riskinde artış gibi birçok olumsuz sağlık olayı riskini artırır (7,8). Ayrıca bakımevine yerleşme sıklığını, hastalık riskini, hastanede yatma süresini ve ölüm sıklığını arttırdığı bilinmektedir (7). İlaç sayısının fazla olması (>3), tedaviye yeni ilaç eklenmesi, tedavide sık değişiklik yapılması ve polifarmasinin arttırdığı maliyet yükü nedeniyle ilacın alınamaması yaşlılarda ilaç uyumunu azaltmaktadır (9). Polifarmasi aynı zamanda bilişsel gerileme ve deliryuma neden olabilir ve bilişsel olarak gerileyen kişilerin kendi kendine yönetim becerileri azalır, bu durum birden fazla ilaç kullanırken risk artışı oluşturur (10). Polifarmasi ile kırılganlık arasındaki ilişkiyi gösteren birçok çalışma olmasına rağmen, polifarmasinin yaşlı Türk yetişkinlerde kırılganlık için bir risk faktörü olup olmadığını gösteren bir çalışma yoktur (8,11,12).
Çalışmamızda 65 yaş üzeri kişilerde kırılganlık ile ilaç kullanımı ve polifarmasi arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu sayede polifarmasinin kırılganlık üzerine etkisi tespit edilebilecek ve kırılgan yaşlılarda ilaç kullanımının doğru bir şekilde yönetilmesine katkı sağlanabilecektir.
Yöntemler
Çalışmanın evrenini İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Polikliniklerine ve aile hekimliğine bağlı eğitim aile sağlığı merkezlerine başvuran 65 yaş üstü kişiler oluşturdu. Örneklem büyüklüğü GPOWER 3,1 programı ile hesaplanmıştır. Daha önce yapılan bir çalışmanın verilerinden yararlanarak %90 güç, tip bir hata düzeyi %5, polifarmasi olmayan bireylerde kırılganlık sıklığı %5,3, polifarmasi olan bireylerde kırılganlık için OR=2,3 olarak kabul edildiğinde ulaşılması gereken en küçük örneklem büyüklüğü 197 kişi olarak hesaplanmıştır. Çalışmaya başlamadan önce, Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan etik kurul onayı alındı (karar no: 273, 02.11.2016). Çalışmamızda veri toplamak için oluşturduğumuz sosyo-demografik veri anketi, Tilburg kırılganlık ölçeği (TKÖ), kalk ve yürü testi (KYT) ve yürüme hızı testi (YHT) kullanıldı. Altmış beş yaşından küçük olan, çalışmaya katılmayı istemeyen, sorulara eksik cevap vermiş olanlar ve sorulara cevap verecek yeterlilikte olmayanlar çalışma dışında bırakıldı. İlaç tedavisi, günlük tüketilen farklı ilaçların tipi ve sayısı açısından değerlendirildi. Hastaların kimi ilaçlarını hatırlama, kimi ilaçlarını hatırlayamama yanlılığını önlemek için, ilaçlar katılımcıların izniyle reçete bilgi sisteminden kontrol edildi. Katılımcıların kullandığı ilaçlar Anatomik Terapötik Kimyasal Sınıflandırma (ATC) sistemine göre gruplandırıldı.
ATC: İlaçları sınıflamak ya da gruplamak için 1987 yılından itibaren kullanılan bir sistemdir ve DSÖ tarafından tavsiye edilmektedir (13). ATC sınıflandırma sisteminde ilaçlar, etki ettikleri organ veya sisteme göre ve/veya kimyasal, farmakolojik ve tedavi edici özelliklerine göre değişik gruplara ayrılmaktadır. ATC sisteminin önemi uluslararası karşılaştırma olanağının olması, kullanım takibi ve farklı açılardan kullanılabilmesidir.
Tilburg Kırılganlık Ölçeği: Gobbens ve ark. (14) tarafından 2010 yılında geliştirilen TKÖ’nün Türkçe’ye uyarlanması ve geçerlik-güvenirliği Arslan ve ark. (15) tarafından yapılmıştır. TKÖ, iki bölümden oluşmaktadır. A bölümü, hastalıklar ile ilgili ve kırılganlığı belirleyen sosyo-demografik faktörlerle ilgili 10 soru içermekte; B bölümü, toplam 15 soruyu içeren kırılganlığın bileşeni olan üç faktörden oluşmaktadır (14). TKÖ’nün fiziksel bileşeni sekiz alt maddeden oluşmaktadır: fiziksel sağlık, istemsiz kilo kaybı, yürümede zorlanma, denge, işitme, görme güçlüğü, ellerde güçsüzlük, fiziksel yorgunluk. TKÖ’nün psikolojik bileşeni dört alt maddeden oluşmaktadır: hafıza, depresyon, anksiyete, sorunlarla başa çıkma. TKÖ’nün sosyal bileşeni üç alt maddeden oluşmaktadır: yalnız yaşama, sosyal ilişkiler, sosyal destek (14). TKÖ’nün 11 maddesinde ‘‘evet’’ ve ‘‘hayır’’ şeklinde ikili cevap kategorisi, dört maddesinde ‘‘evet’’, ‘‘bazen’’ ve ‘‘hayır’’ şeklinde üçlü cevap kategorisi vardır. Skor aralığı 0-15 arası değişip; beş veya daha yüksek skor puanı kırılganlık olarak kabul edilmektedir (14).
Kalk ve Yürü Testi: KYT, Podsiadlo ve Richardson (16) tarafından 1991 yılında ‘‘get-up and go’’ testinin modifiye edilmesiyle geliştirilmiştir. KYT yapılırken kişi rahat bir ayakkabı giyer ve gerekirse her zaman kullandığı yürüme desteğini kullanabilir. Kişi oturtulmuş olduğu sandalyeden verilen komutla birlikte kalkar, normal yürüyüş temposuyla üç metre ileride çizilmiş çizgiye kadar yürür, oradan döner ve geri dönüp sandalyeye tekrar oturur. Kişiye komut verildiği anda süre başlatılır ve geri dönüp tekrar oturduğu anda süre durdurulup kaydedilir (17).
Yürüme Hızı Testi: YHT yapılırken, beş metrelik bir mesafe belirlenir, başlangıç ve bitiş çizgisinden itibaren beş adım sayılıp işaretlenir. Kişiye rahat adımlarla yürümesi söylenir ve kişi verilen komutla birlikte yürümeye başlar. Yürümeye başladıktan beş adım sonra süre başlatılır, beş metrelik mesafeyi yürüdükten sonra süre durdurulur, kişi beş adım daha yürüdükten sonra durması söylenir ve süre kaydedilir (18).
İstatistiksel Analiz
Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu görsel (histogram) ve analitik yöntemlerle (Kolmogorov-Smirnov testleri) ile incelendi. Çalışmada toplanmış olan verilerden sayısal olanlar ortalama, ortanca, standart sapma, değer aralığı; kategorik veriler ise oran, yüzde gibi tanımlayıcı yöntemlerle ifade edildi. Bağımsız iki grubun ortalamaları arasında istatistiksel olarak fark olup olmadığının karşılaştırılması Student’s t-testi ile yapıldı.
Kullanılan toplam ilaç sayısı ve polifarmasi ile farklı parametreler arası ilişkiler yerine göre ki-kare ya da Fisher testleri, Spearman/Pearson korelasyon testleri ve Student’s t-testi kullanılarak incelenmiş olup, çok değişkenli lineer ve lojistik regresyon modeli kullanılarak farklı belirleyici faktörlerin toplam ilaç sayısı ve polifarmasi üzerindeki bağımsız etkilerine bakıldı. Regresyon modelleri oluşturulurken her bir faktörün toplam ilaç sayısı ve polifarmasi skoru ile olan ilişkisi ayrı ayrı değerlendirildi ve aralarında istatiksel olarak p≤0,100 olacak şekilde ilişki olan faktörler regresyon modellerine dahil edildi. Aralarında yüksek korelasyon olduğu bulunan değişkenlerden yalnızca biri modele dahil edilmiştir. Model uyumu gerekli rezidüel ve uyum istatistikleri kullanılarak incelenmiş olup tip-1 hata düzeyinin %5’in altında olduğu durumlar istatistiksel anlamlı olarak yorumlandı. İstatiksel olarak yapılan alt grup analizlerinde p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi. Analizlerde SPSS 22,0 istatistik paket programı kullanıldı.
Bulgular
Çalışmaya katılan 271 kişinin ortanca yaş değeri 71 (min=65, maks=90) olup, bireylerin %50,6’sı (n=137) erkektir. Katılımcıların %94,5’i (n=256) en az bir kronik hastalığa sahipken, en sık görülen kronik hastalık %68,3 (n=185) ile hipertansiyondu (Tablo 1).
Katılımcıların %92,6’sının (n=251) sürekli kullandığı en az bir ilacı vardı, günlük ilaç kullanım ortalaması 4,61±2,67 idi ve sürekli ilaç kullananların %94,8’i (n=238) ilaçlarını düzenli bir şekilde kullandığını belirtti. Katılımcıların %83,6’sı (n=210) sürekli kullandıkları ilaçların sağlıklarının düzelmesine etkili olduğunu düşünürken, %77,3’ü (n=194) sürekli ilaç kullanmanın normal bir yaşam sürmelerini engellemediğini belirtti. Katılımcıların kullandığı ilaçlar ATC sınıflandırmasına göre gruplandırılmış olup, en sık kullanılan ilaç grubu %76,8 (n=208) ile kalp-damar sistemi ilaçlarıdır (Tablo 2). İlaç gruplarına göre TKÖ, KYT, YHT skorlarının karşılaştırılması Tablo 3’te verilmiştir.
Beş ve üzerinde ilaç kullananlar (polifarmasi), katılımcıların %49,1’ini (n=133) oluşturmaktaydı. Polifarmasi saptanan kişilerin %52,6’sını (n=70) kadınlar oluşturmaktaydı ve yaş grupları dağılımında anlamlı farklılık yoktu (p=0,166). Polifarmasi olanların %55,6’sı (n=74) kırılgandı, %31,6’sının (n=42) KYT skoru ≥12 sn idi ve %62,4’ünün (n=83) YHT skoru 0,8 m/sn ve altında olarak saptandı. İlaç kullanımı olanlarda ve polifarmasi saptananlarda kronik hastalık sayısı, TKÖ toplam skoru, KYT skoru istatiksel anlamlı olarak daha yüksek; YHT skoru istatiksel anlamlı olarak daha düşük olarak bulundu
(Tablo 4).
Bağımsız değişkenlerden cinsiyet (β=-0,560, %95 Cl=-0,943; -0,177) ve kronik hastalık sayısının (β=1,496, %95 Cl=1,376;1,616) toplam ilaç sayısı üzerine etkili olduğu saptandı (Tablo 5). Polifarmasi üzerine yapılan lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre; kadın cinsiyetin (aOR=3,4, %95 Cl=1,412-8,639), bekar/dul olmanın (aOR=2,8, %95 Cl=1,133-7,201), kronik hastalık sayısının (aOR=6,8, %95 Cl=4,218-11,075) polifarmasi riskini artırdığı tespit edildi (Tablo 6).
Tartışma
Çalışmamızda polifarmasi sıklığı %49,1 olarak saptanmış ve polifarmasi tespit edilen yaşlıların yarısından fazlasında (%55,6) kırılganlık tespit edilmiştir. En sık kullanılan ilaç grubu kalp-damar sistemi ilaçları olarak bulunmuştur. Polifarmasi tespit edilen yaşlılarda, kronik hastalık sayısı ve kırılganlık skoru istatiksel anlamlı olarak daha yüksek olarak bulunmuş ve yürüme hızlarında istatiksel anlamlı olarak azalma tespit edilmiştir. Polifarmasi riskini arttıran faktörler ise kadın olmak, bekar/dul olmak ve kronik hastalık sayısıdır.
Çalışmamızda erkek cinsiyetinde olmanın toplam ilaç sayısında 0,5 birimlik bir azalmaya neden olduğu, kronik hastalık sayısındaki her 1 birim artışın toplam ilaç sayısında 1,4 birimlik bir artışa neden olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda kadın cinsiyetinde olmanın polifarmasi riskini 3,4 kat artırdığı saptanmıştır. Rawle ve ark. (19) çalışmalarında polifarmasi açısından cinsiyetler arası bir fark saptayamamışlar, fakat cinsiyete göre yaş ilerledikçe ilaç kullanımlarının değiştiği ve bu konuda daha çok çalışma yapılmasına ihtiyaç olduğunu vurgulamışlardır. Sonuçlarımıza göre bekar/dul olmanın 2,8 kat, kronik hastalık sayısındaki her 1 birim artışın polifarmasi riskini 6,8 kat artırdığı tespit edilmiştir. Yapılan diğer çalışmalarda göstermiştir ki, kronik hastalık sayısı polifarmasi riskini artıran en önemli etkendir (20). Bizim bulmuş olduğumuz risk artışı da literatürdeki veriyle uyumludur.
Çok sayıda çalışmada polifarmasinin yaşlılarda kırılganlığı artırdığı tespit edilmiş olup, polifarmasiye bağlı istenmeyen olayların ve ilaç etkileşimlerinin beş ve üzeri ilaç kullanımında meydana geldiğini gösteren çalışmalar mevcuttur (10,21). Fransa, Hollanda ve Japonya’da yapılmış olan çalışmalarda polifarmasi ve kırılganlık arasında güçlü bir ilişki tespit edilmiştir (8,11,22). Bizim sonuçlarımızda da benzer şekilde polifarmasinin kırılganlığı istatiksel anlamlı olarak artırdığı tespit edilmiştir. Polifarmasinin, kırılganlık üzerindeki etkisinin bir kısmı; her ek reçete ile birlikte tedaviye uyumun azalması, artmış ilaç etkileşim ve advers reaksiyon riski ile açıklanabilir (8).
Almanya’da 3058 kişiyle yapılan prospektif bir çalışmada; polifarmasi oranı %39,1 olarak bulunmuş olup, ileri yaş, obezite, düşük eğitim düzeyi, kırılganlık ve kronik hastalık sayısının polifarmasiyi artırdığı tespit edilmiştir. Polifarmasinin, beş yıllık izlem süresince kırılganlık gelişme riskini 1,5 kat arttırdığını saptamışlardır (23). Bizim çalışmamızda kırılganlık ve kronik hastalık sayısının polifarmasiyi artırdığı, fakat yaş ve eğitim düzeyi ile polifarmasi arasında ilişki olmadığı tespit edildi. Bu farklılık bize, ülkemizdeki ilaç kullanma alışkanlığı göz önüne alındığında, 65 yaş üzerindeki kişilerde yaş ve eğitim düzeyinden bağımsız olarak ilaç kullanımın fazla olmasının bu farkı yarattığını düşündürtmektedir.
Çalışmamızda polifarmasi ve ilaç kullanımı olan gruplarda yürüme hızları belirgin olarak daha düşük tespit edildi. Diğer çalışmalara bakıldığında da genel olarak polifarmasinin, yürüme hızı ve yürüyüş gücünde azalma, sakatlık, mortalite, daha zayıf bilişsel ve fiziksel yetenekle ilişkilendirildiği görülmektedir (10,24). Mevcut geniş örneklem büyüklüğü olan çalışmalarda bizim bulgularımızla uyumlu bir şekilde polifarmasi ve yürüme hızında azalma arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir (25,26). Ayrıca bir çalışmada kötü fiziksel performans, daha yüksek oranda polifarmasi ile ilişkilendirilmiştir (27). Bu sonuçlar da göstermektedir ki, klinisyenlerin çoklu ilaç kullanımı olan yaşlı bireyleri değerlendirirken hareketlilikte azalma ve kırılganlık riski açısından yürüme hızlarını ölçmesinde fayda vardır.
Çalışmamızda kalp-damar sistemi ilaçlarının en sık kullanılan grup olduğu saptandı ve bu grupta günlük ilaç kullanım ortalaması kişi başına 2,62 olup kadınlarda kullanımı daha fazlaydı. Bu fark bizim sonuçlarımıza benzer çalışmalarda görüldüğü gibi yaşlı kadınlarda hipertansiyonun erkeklere göre daha yüksek oranda görülmesiyle açıklanabilir (28). Kalp-damar sistemi, kas-iskelet sistemi, sinir sistemi ilaçları kullananlarda kırılganlık skorları daha yüksek, yürüme testi skorlarının daha kötü olduğu tespit edilmiştir. Pereira ve ark. (29) Brezilya’da yaptıkları çalışmada, yaşlılardaki ilaç kullanım ortalamasını 3,8 ve en sık kullanılan ilaç gruplarının kardiyovasküler sistem, sindirim sistemi ve metabolizma ile sinir sistemi ilaçları olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmamızla karşılaştırıldığında, en sık kullanılan ilaç gruplarının benzer olduğu görülmektedir. Schoufour ve ark. (11) Hollanda’da yapmış oldukları çalışmada, sindirim sistemi ve metabolizma ilaçları, dermatolojik ilaçlar, endokrin sistem ilaçları ve sinir sistemi ilaçlarının yüksek kırılganlık skoru ile ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. Bizim çalışmamızda, endokrin sistem ilaçları ve sinir sistemi ilaçları ile yüksek kırılganlık skoru ile ilişki benzer şekilde anlamlıyken, sindirim sistemi ve metabolizma ilaçları kullananların kırılganlık skoru yüksek olmasına rağmen istatiksel anlamlılık yoktu. Mevcut örneklem büyüklüğümüz bu ilişkileri tespit etmeye yetmemiş olabilir. Hollanda’da yapılmış olan bir çalışmada antiepileptik kullanımı ve antidepresanların bozulmuş yürüyüş kapasitesi ile ilişkisi bulunmuşken, diğer sinir sistemi ilaçlarıyla ilişkisi bulunmamıştır ve antidepresanlar ile yürüyüş hızı arasındaki ilişki bizim çalışmamız içinde böyledir (30). Bu veriler incelendiğinde, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, depresyon ve kas-iskelet problemleri gibi kronik hastalıkların varlığının ve bu rahatsızlıklara bağlı ilaç kullanımının kırılganlık skorlarını artırdığı ve yürüme testleri skorlarını kötüleştirdiği görülmektedir.
Çalışmamızdaki polifarmasi oranının birçok çalışmaya göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum ülkemizde son yıllardaki sağlık sistemine başvuru sıklığındaki artıştan, birinci basamaktaki sevk zincirinin olmayışından, hastaların ilaç yazılması durumunda memnuniyetlerinde artış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca bir ilaca bağlı istenmeyen bir yan etki oluştuğu zaman bu durumun sıklıkla tespit edilemeyerek, hastanın şikayetini gidermek için başka bir hekime müracaat etmesi sonucu ekstra bir ilaç yazılması da polifarmasiyi artırıyor olabilir. Polifarmasi riskinde artış yapan bağımsız faktörlerin ülkeden ülkeye değiştiği görülmektedir. Bu durum ülkelerin sosyo-demografik yapılarındaki farklardan kaynaklanıyor olabilir.
Kırılgan yaşlılarda kayıtların düzenli tutulması, muayene bulgularının ve kullanılan tüm ilaçların (medikal, bitkisel ilaçlar, reçetesiz ilaçlar, diyet destek ürünleri vb.) bu konuda geliştirilebilecek bir kayıt sistemine eklenmesi; gelecekte kırılgan yaşlılarda hem ilaç kullanımını ve tedavi düzenlenmesini kolaylaştırabilecek, hem de veri kaybının önlenmesini sağlayacaktır.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızda polifarmasi ve ilaç kullanımı olan yaşlılarda kırılganlık skoru ve yürüme testi skorları istatiksel anlamlı olarak daha kötü bulunmuş olmasına rağmen, regresyon analizi sonuçlarına göre toplam ilaç sayısı ve polifarmasi üzerine kırılganlık skoru ve yürüme testi skorları etkili bulunmamıştır. Bu durum, toplam ilaç sayısı ve polifarmasinin birçok faktörden etkilendiğini ve kırılganlık ile polifarmasi ve ilaç kullanımı arasındaki ilişkiyi inceleyen daha çok çalışma yapılması gerektiğini bize göstermektedir. Ayrıca çalışmamızda katılımcı sayısı daha yüksek tutulmuş olsaydı birçok faktörün etkileri daha iyi değerlendirilebilecekti.
Sonuç
Çalışmamızda polifarmasi tespit edilen yaşlılarda, kırılganlık skoru ve yürüme hızlarında belirgin olarak kötüleşme tespit edilmiştir. Polifarmasinin kırılganlığı, kırılganlığın da polifarmasiyi artırabileceği göz ardı edilmemelidir. Bundan dolayı 65 yaş üstü kişilerde ilaç kullanımı daha dikkatli bir şekilde sorgulanmalı, polifarmasi olan bireylerin kırılganlığa yatkın olabileceği unutulmamalı, kırılgan olan yaşlıların izlemi ve tedavisi ona göre yapılmalıdır. Kırılgan yaşlıların kullandıkları ilaçların düzenlemesi bireysel faktörler dikkate alınarak her bir kişiye özel ayrı ayrı yapılmalıdır.
Yazarlık Katkıları
Konsept: M.A., E.K.A., E.M.K., M.K.S. Dizayn: M.A., E.K.A., E.M.K., M.K.S., Y.C.K. Veri Toplama veya İşleme: M.A., E.K.A. Analiz veya Yorumlama: M.A., E.K.A., E.M.K., M.K.S., Y.C.K. Literatür Arama: M.A., E.K.A. Yazan: M.A., E.K.A., E.M.K., Y.C.K.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından herhangi bir çıkar çatışması belirtilmedi.
Finansal Destek: Yazarlar çalışma için için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmadığını bildirmiştir.