Tip 2 Diyabetes Mellituslu Olguların Akrabalarındaki Diyabetes Mellitus Prevalansı - Orijinal Araştırma
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Orijinal Makale
P: 0-0
Mart 2005

Tip 2 Diyabetes Mellituslu Olguların Akrabalarındaki Diyabetes Mellitus Prevalansı - Orijinal Araştırma

Med Bull Haseki 2005;43(1):0-0
1. Ankara Atatu¨Rk Egitim Ve Arastirma Hastanesi Iç Hastaliklari Klinigi, Ankara, Türkiye
2. Ankara Atatürk Egitim Ve Arastirma Hastanesi Iç Hastaliklari Klinigi, Ankara, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Kliniğimizde izlenen tip 2 diyabetes mellituslu (DM) olguların ve non-diyabetik kontrollerin, birinci ve ikinci derece akrabalarındaki DM prevalansının karşılaştırılması amaçlandı.

Materyal ve Metot:

2001-2004 yılları arasında kliniğimizde izlenen 250 olgu incelendi. Olguların 172'si (%69) diyabetik ve 78'i (%31) non-diyabetik (kontrol grubu) idi. Çalışma ve kontrol grubunun birinci ve ikinci derece akrabalarındaki diyabet varlığı araştırıldı.

Bulgular:

Çalışma grubundaki olguların yaş ortalaması 60.6±11.2 (yaş aralığı: 28-86) olup; 102'si (% 59.3) kadın, 70'i (% 40.7) erkekdi. Kontrol grubunda ise yaş ortalaması 57.7±10.7 (yaş aralığı: 32-90) olup; 46'sı (%59) kadın ve 32'si (%41) erkekti. Çalışma ve kontrol grubu etnik köken, yaş ve cinsiyet açısından benzerdi. Çalışma grubunda 103 (%59.9) olguda, kontrol grubunda ise 22 (%28.2) olguda birinci veya ikinci derece akrabalarda DM hikayesi var olup bu fark istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p<0.001). Çalışma grubunda pozitif aile hikayesi olanların 59'unda (%57.3) sadece bir akrabada, 44'ünde (%42.7) ise iki veya daha fazla akrabada DM hikayesi saptandı. Subgrup analizlerde; çalışma grubunda 59 (%34.3) olgunun, kontrol grubunda ise 5 (%6.4) olgunun kardeşinde DM var olup aradaki fark belirgin derecede anlamlıydı (p<0.001). Bunun dışındaki subgrupların (çocukların, anne ve babaların, ikinci derece akrabaların) ayrı ayrı değerlendirmesinde; çalışma grubundaki olguların yakınlarında DM görülme sıklığı kontrol grubundakilere göre biraz daha fazla olmakla birlikte, aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.

Sonuç:

Tip 2 DM'lu bireylerin birinci veya ikinci derece akrabalarında DM görülme sıklığı, kontrol grubuna göre daha fazladır. Bu nedenle, DM'lu hastaların özellikle kardeşlerinin glukoz metabolizma bozukluğu açısından taranması yararlıdır.

GİRİŞ

Diyabetik popülasyonun %90'ını oluşturan tip 2 DM erken mortalite ve morbiditeye eşlik ettiği için önemli bir halk sağlığı sorunudur (1). Tip 2 DM'lu bireylerin %33-50'si yaşam boyunca tanı almaz ve tedavi görmez (2,3). Tanı ve tedavideki 4-7 yıl gecikme hastayı komplikasyonlara hazır hale getirir (4).

Tip 2 DM gelişimi için risk faktörleri ileri yaş, kadın cinsiyet, genetik faktörler, aile hikayesi, obezite, fiziksel inaktivite, alkol ve sigara kullanımıdır. Genetik özelliği karmaşık olsa da tip 2 DM'lu bireylerin akrabalarında DM gelişme riski normal populasyona göre tek yumurta ikizlerinde 10 kat, birinci derece akrabalarda 3.5 kat ve ikinci derece akrabalarda ise 1.5 kat daha fazladır (5).

Toplumumuzdaki DM'lu bireylerin akrabalarında DM görülme sıklığı ve bunun akrabalık derecesi ile ilişkisine dair yeterli veriye rastlanmadığından bu çalışma düzenlenmiştir.

MATERYAL ve METOD

Çalışmamızda iç hastalıkları kliniğinde izlenen 250 olgu incelendi. Önceden DM tanısı alan veya açlık plazma glukoz düzeyi ≥126 mg/dl, randomize plazma glukoz düzeyi ≥200 mg/dl olan olgular çalışma grubuna alındı. Açlık kan şekeri <100 mg/dl olan olgular ise DM ekarte edilerek kontrol grubuna dahil edildi. Hafıza bozukluğu olan ve akrabalarını tanımayan olgular yeterli ve doğru anamnez veremediğinden çalışma dışı bırakıldı.

Tüm olgulara birinci ve ikinci derece akrabalarda DM varlığı soruldu. Anne, baba, kardeş ve çocuklar birinci derece; amca, dayı, hala ve teyze ikinci derece akraba olarak değerlendirildi. Olguların istatiksel değerlendirmesi SPSS for Windows 11.0 adlı bilgisayar programında yapıldı. P<0.05 değeri anlamlı kabul edildi.

BULGULAR

İncelenen 250 olgunun 172'si (%69) diyabetik ve 78'i (%31) non-diyabetik idi. Çalışma grubunun 102'si (%59.3) kadın, 70'i (%40.7) erkek olup; yaş ortalaması 60.6±11.2 (yaş aralığı: 28-86) idi. Kontrol grubunda ise olguların 46'sı (%59) kadın ve 32'si (%41) erkek olup; yaş ortalaması 57.7±10.7 (yaş aralığı:32-90) idi. Çalışma ve kontrol grubu etnik köken, yaş ve cinsiyet açısından benzerdi (Tablo 1).

Çalışma grubunda 103 (%59.9) olguda birinci veya ikinci derece akrabalarda DM hikayesi var olup; bunların 61'i (%59.2) kadın ve 42'si (%40.8) erkekdi. Kontrol grubunda ise 22 (%28.2) olguda pozitif aile hikayesi vardı (p<0.001). Çalışma grubunda pozitif aile hikayesi olan olguların 59'unda (%57.3) sadece bir akrabada, 44'ünde (%42.7) ise iki veya daha fazla akrabada DM hikayesi saptandı (Tablo 2).

Çalışma grubunda 28 (%16.3) olgunun annesinde, 13'ünün (%7.6) babasında, 4'ünün (%2.3) anne ve babasında, 59'unun (%34.3) kardeşinde, 10'unun (%5.8) çocuğunda, 11'inin (%6.4) teyze veya dayısında, 6'sının (%3.5) amca veya halasında DM hikayesi vardı. Kontrol grubunda ise 7 (%9.0) olgunun annesinde, 6'sının (%7.7) babasında, 2'sinin (%2.6) anne ve babasında, 5'inin (%6.4) kardeşinde, 1'inin (%1.3) teyze veya dayısında, 2'sinin (%2.6) amca veya halasında DM hikayesi saptandı. Çocuğunda DM hikayesi olan olgu yoktu. Subgrup analizlerde; çalışma grubunda kontrol grubuna göre kardeşde DM görülme sıklığı istatiksel olarak anlamlı yüksek bulunurken (p<0.001), diğer subgruplarda çalışma grubundaki bireylerin akrabalarında DM daha sık görülmekle beraber istatiksel anlamlılık yoktu.

TARTIŞMA

Tip 2 DM önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olduğundan bu durumu geciktirmek veya engellemek için çeşitli yollar aranmaktadır. Bu da erken tanı ile mümkündür. Ancak hastalık ilk yıllarda genellikle asemptomatik olduğu için gelişmiş ülkelerde bile, tanı alan diyabetiklerin almayanlara oranı 2/1'dir (6,7). Ülkemizde 1997-98 yıllarında yapılan Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Çalışması'na (TURDEP) göre 20-80 yaş grubu DM sıklığı %7.2, IGT %6.7'dir (8).

Bilinmeyen (yeni tanı) diyabet oranı %30 civarındadır. Bu nedenle erken tanı için diyabet gelişimi yönünden risk altında olan grubun belli aralıklarla kan şekeri kontrolü yapılmalıdır. Pozitif aile hikayesi DM gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. 1980'den sonra yapılan çalışmalarda diyabetik olguların akrabalarında DM gelişimine katkıda bulunan glukoz metabolizması ile ilişkili olarak insülin rezistansı ve b hücre harabiyeti belirlenmiştir (9-11). Cheta ve ark.'ları diyabetik bireylerin %33'ünde pozitif aile hikayesi bildirirken, CODIAB çalışmasında diyabetik olguların %66'sında en az bir diyabetik akraba saptanmıştır (12,13). Sunduğumuz çalışmada pozitif aile hikayesi çalışma grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek saptanmıştır (sırasıyla; %59.9, %28.2). Bu bulgu literatür ile uyumludur. Çalışma grubunda pozitif aile hikayesi olan olguların çoğu kadındır. Bu durum DM'un kadınlarda daha sık görülmesi nedeniyle açıklanabilir.

Yapılan çalışmalarda pozitif aile hikayesinin özellikle birinci derece akrabalarda anne tarafında yoğunlaştığı gözlemlenmiştir (14,15). Sunduğumuz çalışmada da, anne tarafındaki DM hikayesi baba tarafına göre birinci derece akrabalarda 2.1 kat, ikinci derece akrabalarda ise 1.9 kat daha fazla bulunmuştur ve bu sonuç literatür ile uyumludur. Anne tarafındaki pozitif aile hikayesinin daha fazla olmasının nedeni bilinmemektedir. Ancak intrauterin yüksek insülin maruziyeti nedeniyle, diyabetik annelerin bebeklerinde daha sık diyabet ortaya çıkması ile açıklanabilir (16).

Sunduğumuz çalışmada diyabetik olguların akrabalarındaki pozitif aile hikayesi en çok kardeşlerde tesbit edilmiştir. Literatürde bu konuda yoğunlaşan çalışma yoktur.

Sonuç olarak, diyabetik bireylerin özellikle kardeşlerinin DM gelişimi yönünden takip edilmesi gereklidir. Bu şekilde erken tanı ile olgular komplikasyon gelişiminden korunmuş olur.