Mezenterik Fibromatozis - Olgu Sunumu
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Olgu Sunumu
P: 0-0
Aralık 2005

Mezenterik Fibromatozis - Olgu Sunumu

Med Bull Haseki 2005;43(4):0-0
1. S,B. Okmeydani Egitim Hastanesi Patoloji Servisi, Istanbul, Türkiye
2. S.B. Okmeydani Egitim Hastanesi Patoloji Servisi, Istanbul, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

GİRİŞ
Fibromatozisler biyolojik davranışları benign fibröz lezyonlar ile fibrosarkomlar arasında yer alan bir fibröz doku proliferasyonu grubudur (1). Çevre dokulara infiltratif tarzda büyümekle birlikte metastaz yapmazlar (2). 1838 yılından bu yana kapsülsüz ve lokal infiltratif bağ doku orijinli tümörlere desmoid tümör adı da verilmektedir. Bunların bazıları lokal davranışları nedeni ile agresif fibromatozis olarak anılır. Fibromatozisler vücudun çeşitli yerlerinde görülebilirler. %5-10'u intraabdominal yerleşimli olup bunların çoğu mezenteriktir (3,4). İntraabdominal fibromatozis sporadik olarak veya 'Familyal Polipozis' ve 'Gardner Sendromu' ile birlikte görülebilir. Asemptomatik olabileceği gibi çeşitli akut ve kronik gastrointestinal semptomlar ile de ortaya çıkabilir (3,5). Ayırıcı tanıda düşünülmesi gereken başlıca lezyonlar benign reaktif fibrozis, low grade fibrosarkom ve gastrointestinal stromal tümörlerdir (1,4,6).
Bu çalışmada ilk operasyondan 18 ay sonra nüks eden çekum yerleşimli bir mezenterik fibromatozis olgusu sunulmaktadır. Ender görülmesi nedeniyle ve ayırıcı tanıdaki histopatolojik ve immunohistokimyasal özelliklerini gözden geçirmek amacıyla olgumuzu sunmayı amaçladık.

OLGU
Bir yıldır bel ağrısı ve kilo kaybı olan 8 yaşında erkek hasta, ileus nedeniyle opere edildi. Hastanın kliniğimize gönderilen sağ hemikolektomi + parsiyel ileum rezeksiyonu piyesinin incelemesinde olguya mezenterik yerleşimli intraabdominal agresif fibromatozis tanısı konuldu. Operasyondan 18 ay sonra hastanın kontrol MRI incelemesinde sağ alt kadran psoas kası üzerinde kitle saptanması üzerine hasta ikinci kez opere edildi. Patolojik inceleme nüks ile uyumlu bulundu. Hastanın 2.5 yıllık takibinde yeni bir nüks saptanmamış olup genel durumu iyidir. İlk operasyona ait sağ hemikolektomi + parsiyel ileum rezeksiyonu piyesinin makroskopik incelemesinde çekum bölgesinde 11x11x7 cm ölçülerinde gri-beyaz renkli, lobüle görünümlü, sert kıvamlı lezyon izlendi. Kesitlerde kitlenin barsak pasajını çekum bölgesinde ileri derecede daralttığı, seroza bölgesinde yer alarak mukozal tutulum yapmadığı, nekroz ve hemoraji içermediği görüldü (Resim 1).
Mikroskopik incelemede serozayı tutarak barsak kas tabakasına kadar uzanan, sınırları infiltratif karakterde iğsi hücre proliferasyonu gözlendi. Tümör kapsülsüz olup orta derecede sellüler, bazı alanlarda hiposellülerdi. Oldukça uniform görünümdeki iğsi hücreler uzun demetler halindeydi. Mason Trikrom boyalı kesitlerde kollajenden zengin bir stroma izlendi. Nekroz ve hemoraji görülmedi. Bazı alanlarda mikroskopik kalsifikasyon alanları ve mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonu mevcuttu (Resim 2). Mitoz oranı 50 BBS'da 3-4 olup, atipik mitoz görülmedi. İkinci operasyona ait piyes topluca 10x7x4 cm, en büyüğü 3x2x2 cm ölçülerdeki doku parçaları olup mikroskopik incelemesinde aynı özellikler saptandı ve nüks olarak değerlendirildi.
Yapılan immunohistokimyasal çalışmada her iki operasyona ait örneklerde tümör hücreleri vimentin ve aktin ile kuvvetli diffüz pozitif boyanma gösterdi (Resim 3). Desmin, S-100, CD34 ve CD117 ile tümör hücrelerinde boyanma görülmedi. Ki-67 proliferasyon indeksi %1'den düşüktür.

TARTIŞMA
Fibromatozis, mezenterin en sık görülen primer tümörüdür. Fibromatozisler benign iğsi hücre proliferasyonları olup, metastaz yapmazlar. Ancak komşu dokulara invazyon göstermeleri, tam rezeksiyonun güç olması ve inkomplet rezeksiyon sonrası rekürrens riskinin yüksek olması nedeniyle biyolojik davranışları agresiftir. Bu nedenle özellikle intraabdominal olanlarda mortalite ve morbidite oranı yüksektir (2,3,5).
Literatüre bakıldığında intraabdominal fibromatozisli olguların yaşı konjenital olgular da dahil olmak üzere 6 günlük ile 75 yaş arasında değişmektedir (6,7). Ortalama görülme yaşı 39'dur. Çocukluk çağı fibromatozisleri genellikle kızlarda ve ekstraabdominal yerleşimlidir (3,4). Fibromatozisin en sık görüldüğü yerler ekstremiteler, baş-boyun ve batın ön duvarıdır.
İntraabdominal yerleşim %5-10 oranında görülür ve genellikle mezenterde, daha az sıklıkta da retroperitonda yerleşir. Ancak lezyon barsak duvarı içinde herhangi bir katmanda da görülebilir (1,4,6,8). 'Familyal Polipozis' ve 'Gardner sendrom'lu olgularda intraabdominal yerleşim daha sıktır. İntraabdominal fibromatozis soliter veya multipl olarak görülür. Olguların çoğu sporadiktir (3,9). Histolojik olarak kollajenden zengin matriks içinde paralel demetler halinde iyi diferansiye
fibroblastlardan oluşur (2,9,10). Olgumuzda hiposellüler bir alanda yer alan amorf kalsifikasyon dikkatimizi çekmiştir (Resim 3). Fibromatozislerde distrofik kalsifikasyonun kollajen fibrillerin direkt mineralizasyonu sonucunda oluştuğu öne sürülmektedir (4,11). Ultrastrüktürel incelemeler fibromatozisin fibromiyoblastik kökenli olduğunu göstermiştir. Hiperöstrojenik durumlarda ve Gardner sendromlu olgularda cerrahi travma sonrasında daha sık görüldüğü bildirilmiştir (3,4,10). Bu nedenle fibromatozisin kontrolsüz fibroblastik aktivite sonucu oluşabileceği öne sürülmüş ve tedavide fibroblast inhibitörleri ve antiöstrojen ajanlar da denenmiştir (3).
Olgumuzun ayırıcı tanısında benign travmatik fibrozis, low grade fibrosarkom ve gastrointestinal stromal tümörler (GİST) gözden geçirilmiştir. Fibromatozis, benign reaktif fibrozisten sınırlarının infiltratif karakterde olması nedeniyle oldukça kolay ayrılır (1).
Fibromatozisler low grade fibrosarkomlar ile de karışabilir. Ancak fibrosarkomda hücrelerde atipi kriterleri mevcuttur; tümör daha sellülerdir. Mitoz oranı 50 BBS'da 40'a kadar çıkabilir (1,4,6,9). Olgumuzda lezyonun sellüleritesinin yüksek olmaması ve hücrelerin benign sitolojik özellikleri fibromatozis tanısını desteklemiştir. Fibromatozislerde mitoz oranı 50 BBS'da 0-21 arasında değişebilir, bu nedenle mitoz oranı ancak yüksek olduğunda ayırıcı tanıda faydalıdır.
Olgumuzdaki mitoz oranı ise yüksek değildir. İltihabi hücre infiltrasyonu fibromatozise kıyasla fibrosarkomda daha sık görülür; ancak olgumuzda bazı alanlardaki iltihabi hücre infiltrasyonunun kısmi barsak tıkanması ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür. Ayırıcı tanıda yer alan bir başka tümör olan gastrointestinal stromal tümörler (GİST) gastrointestinal sistemin otonomik sinir sistemi hürelerinden köken alırlar, bu nedenle çoğunlukla sirküler ve longitudinal kas tabakaları arasında yerleşirler (6). Çocukluk çağında ender görülürler. Olgumuzun yaşı ve tümörün serozal yerleşimi GİST'leri ilk planda akla getirmemektedir. Ancak son yayınlarda mezenterik yerleşimli GİST olguları da bildirildiğinden ayırıcı tanıda GİST'ler gözönüne alınmıştır (8). Fibromatozisten farklı olarak GİST'ler sıklıkla hemoraji ve nekroz içeren yumuşak kıvamlı kitlelerdir; fibromatozislere göre daha geniş sitoplazmalı, iğsi ve/veya epiteloid hücrelerden oluşurlar, sıklıkla organoid yapılar ve palizatik kümeler içerirler; kısa demet ve girdap paternleri içerirler; uzun demetler yapmazlar. Stromal kollajen minimaldir. Olgumuzdaki lezyon ise nekroz ve hemoraji içermeyen sert kıvamlı bir kitle olup bol kollajen lifleri arasındaki iğsi hücreler uzun demetler halindeydi. İmmunohistokimyasal olarak GİST'lerde CD117 %100 oranında kuvvetli ve diffüz pozitif, CD34 %42-100 oranında pozitif boyanır. Fibromatozislerde ise CD117 %60-75 oranında ve daha zayıf pozitif ve CD34 %100 oranında negatiftir (6,9,12,13). Olgumuzdaki CD117 negatifliği GİST tanısından uzaklaştırmakta ve CD34 negatifliği de bunu desteklemektedir (14). Ayrıca 50 BBS'da 2'den fazla mitoz içeren ve 5 cm'den büyük çapta olan GİST'ler malign karakterde olup mukozaya ve çevre dokulara yayılım gösterirler (6). Olgumuzdaki tümörün çapının büyüklüğüne ve infiltratif kenar özelliğine rağmen yapılan çok sayıda örneklemede lezyonun seroza içinde sınırlı kaldığı izlenmiştir.
İntraaabdominal fibromatozisde rekürrens oranı %16'dır. Sporadik olgularda rekürrens oranı daha düşüktür (10). Rekürrens riskini azaltan en önemli faktör cerrahi sınırlarda tümör hücresi kalmamasıdır. Nadir görülen bir lezyon olan fibromatozisin ayırıcı tanısı patoloji pratiğinde güçlükler yarattığından bu alanda araştırmalar sürmektedir (2,3,5,15).

Makale sadece PDF formatında mevcuttur. PDF Görüntüle
2024 ©️ Galenos Publishing House