ÖZET
Amaç:
Bu çalışmada yaşlı nüfusta görülen kalça kırığı insidansını azaltabilmek adına önleyici tedbirlerin alınabilmesi için risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler:
2011-2012 yılları arasında acil polikliniğimize başvuran ve kalça kırığı tespit edilen ortalama yaşı 79,12±8,83 (dağılım 55-95) olan 54 hasta ve hastanemizde kalça kırığı dışındaki sebeplerle yatmakta olan ve kalça kırığı öyküsü olmayan yaş ortalaması 69,04±7,66 (dağılım 60-83) olan 52 hasta tarandı. Hastalar nöropatik semptom skoru, nöropatik sakatlık skoru, ek hastalık varlığı, ayak deformiteleri, cilt ve tırnak bozuklukları, vücut kitle endeksleri, osteoporoz varlığı, yürümeye yardımcı cihaz kullanımı açısından karşılaştırıldı.
Bulgular:
Vücut kitle indeksi (VKİ) kalça kırığı olan hasta grubunda 24,81±3,67 ve kalça kırığı olmayan hasta grubunda 27,67±4,86 idi ve bu fark istatiksel olarak anlamlı idi (p=0,001). Kalça kırığı grubunda nöropatik semptom skoru 2,87±2,89 ve nöropatik sakatlık skoru 2,06±1,17 iken kalça kırığı olmayan hasta grubunda nöropatik semptom skoru 1,83±2,84 ve nöropatik sakatlık skoru 0,6±0,82 idi. Kalça kırığında her iki skorda yüksek bulunurken yalnızca nöropatik sakatlık skorundaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,001). Kalça kırığı olan hasta grubunda sigara ve alkol kullanan hasta sayısı fazla olsa da bu fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,37, p=0,324). Ayak deformitesi ve kalça kırığı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmedi (p=0,065). Osteoporoz ve yürümeye yardımcı cihaz kullanımı kalça kırığı olan hasta grubunda anlamlı derecede yüksekti (p=0,007, p<0,001).
Sonuç:
Sonuç olarak kısıtlı hasta grubumuzda yaptığımız çalışmamızda osteoproz varlığı, düşük vücut kitle endeksi ve yürümeye yardımcı cihaz kullanımı ile kalça kırığı arasında anlamlı ilişki bulundu.
Giriş
Kalça kırığı, yaşlı hasta grubunda hastaneye yatış gerektiren, ciddi mortalite ve morbiditesi olan en sık travmatik hastalıklardan biridir (1). Toplumdaki yaşlı nüfus oranındaki artışla birlikte kalça kırığı görülme sıklığı da artmaktadır (2). Dünya çapında kalça kırıklı hasta sayısının 2025 yılında 2,6 milyon olacağı ve 2050 yılında bu sayısının 4,5 milyona ulaşacağı ve toplumlarda önemli sağlık yüküne ve ekonomik yüke neden olacağı tahmin edilmektedir (3).
Bu ciddi hastalığı önleyici stratejileri geliştirebilmek için hastalığa neden olan risk faktörlerini anlamak ve bu riski taşıyan hastaları belirleyebilmek gerekmektedir. Kalça kırığına neden olarak; düşük kemik mineral yoğunluğu, ileri yaş, kadın cinsiyet, kronik hastalıklar, geçirilmiş kırık ve düşme hikayesi, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı sigara ve alkol kullanımı, görme zayıflığı, düşük kalsiyum ve vitamin alımı, düşük vücut kitle endeksi, kas gücü zayıflığı gibi pek çok risk faktörü tanımlanmıştır (4,5). Ancak bahsedilen risk faktörleri etnik, kültürel, coğrafik faktörlere göre değişiklik gösterebilir (6). Bu çalışmada kalça kırığı insidansını azaltabilmek adına, önleyici tedbirlerin alınabilmesi için risk faktörlerini belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler
2011-2012 yılları arasında acil polikliniğimize başvuran ve kalça kırığı tespit edilen ortalama yaşı 79,12±8,83 (dağılım 55-95) olan 54 hasta ve hastanemizde kalça kırığı dışındaki sebeplerle yatmakta olan ve kalça kırığı öyküsü olamayan yaş ortalaması 69,04±7,66 (dağılım 60-83) olan 52 hasta tarandı. Hastalar Dyck ve ark.’nın önerdiği nöropatik semptom skoru ve nöropatik sakatlık skoru, ek hastalık varlığı (diyabetes mellitus, inme, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kronik obstruktif akciğer hastalığı), ayak deformiteleri, cilt ve tırnak bozuklukları, vücut kitle endeksleri, osteoporoz varlığı, yürümeye yardımcı cihaz kullanımı açısından karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler SPSS v19 paket programı kullanılarak yapıldı. Sayısal (nümerik) veriler ortalama ± standart sapma (SD) olarak verildi. İki grup karşılaştırmasında eşleştirilmiş Student t-testi kullanıldı. Sayısal olmayan veriler için uygun olması durumunda 2x2 olasılık tabloları için Yates düzeltmeli ki-kare testi ve Fisher’in kesinlik (Fisher’s exact) testi kullanıldı. Grupların karşılaştırılmasında Student t-testi veya gerektiğinde tek yönlü veya çoklu varyans analizi (ANOVA) kullanıldı, p<0,05 anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Çalışmaya katılan ve kalça kırığı olan 54 hastanın yaş ortalaması 79,12±8,83 ve kalça kırığı olmayan 52 hastanın yaş ortalaması 69,04±7,67 idi. Kalça kırığı olan hasta grubunda boy ortalaması 164,74±8,24 ve kilo ortalaması 67,46±11,60 ve kalça kırığı olmayan hasta grubunda boy ortalaması 164,33±6,55 ve kilo ortalaması 75,54±12,05 idi. Vücut kitle indeksi (VKİ) karşılaştırıldığında, VKİ kalça kırığı olan hasta grubunda 24,81 ve kalça kırığı olmayan hasta grubunda 27,67 idi ve bu fark istatiksel olarak anlamlı idi (p=0,001). Hastaların nöropatik semptom skoru ve nöropatik sakatlık skoru kıyaslandığında kalça kırığı grubunda nöropatik semptom skoru 2,87±2,89 ve nöropatik sakatlık skoru 2,06±1,17 iken kalça kırığı olmayan hasta grubunda nöropatik semptom skoru 1,83±2,84 ve nöropatik sakatlık skoru 0,6±0,82 idi. Kalça kırığında her iki skorda yüksek bulunurken nöropatik sakatlık skorundaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,001).
Kalça kırığı olan hasta grubunda diyabetik hasta sayısı 15 (%55,6) iken kalça kırığı olmayan hasta grubundaki diyabetik hasta sayısı 12 (%44,4) idi ve her ne kadar kalça kırığı olan hasta grubunda diyabetik hasta oranı fazla olsa da bu fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,58). Sigara ve alkol kullanımıyla kalça kırığı ilişkisine bakıldığı zaman kalça kırıklı hasta grubunda sırayla sigara ve alkol kullanan hasta sayısı 20 (%37) ve 6 (%11,1), kalça kırığı olmayan hasta grubunda bu sayılar 25 (%28,8) ve 3 (%5,8) idi. Kalça kırığı olan hasta grubunda sigara ve alkol kullanan hasta sayısı fazla olsada bu fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,37 ve p=0,324).
Fissür, kallozite gibi cilt problemleri ya da tırnak mantarı, tırnak batması gibi tırnak bozukluğunun kalça kırığı için risk faktörü olup olmadığı incelendiğinde kalça kırığı olan hasta grubunda bu şikayetlere 18 hastada (%33,3) rastlanırken kalça kırığı olmayan hasta grubunda bu şikayetlere 27 hastada (%51,9) rastlandı ve fark istatiksel olarak anlamsızdı (p=0,053). Halluks valgus, halluks rijidus, çekiç parmak gibi ayak deformitelerinin kalça kırığı için risk faktörü olup olmadığı incelendiğinde kalça kırığı olan hasta grubunda 11 hastada (%20,4) kalça kırığı olmayan hasta grubunda 19 hastada (%36,5) bu deformitelere rastlandı ve bu fark istatiksel olarak anlamsızdı (p=0,065) (Şekil 1).
Ülkemizde femur başı T skoru veya lomber vertebra T skoru -3,0’ın altında olan 65 yaştan genç hastalarda ve T skoru -2,5’in altında olan 65 yaş üstü hastalara osteoporoz tanısı ile almakta. Bu şekilde tanı almış hasta sayılarına bakıldığında kalça kırığı olan hasta grubunda 15 hastada (%27,8) osteoporoz tanısı mevcutken kalça kırığı olmayan hasta grubunda dört hastada (%7,7) osteoporoz tanısı mevcuttu, bu fark istatiksel olarak anlamlı idi (p=0,007) (Şekil 2).
Yürümeye yardımcı cihaz kullanımıyla kalça kırığı arasındaki ilişkeye bakıldığı zaman kalça kırığı olan hasta grubunda 28 hasta (%51,9) yürümeye yardımcı cihaz kullanırken kalça kırığı olmayan hasta grubunda beş hasta (%9,6) yürümeye yardımcı cihaz kullanıyordu ve bu fark istatiksel olarak anlamlıydı (p<0,001) (Şekil 3).
Tartışma
Düşük VKİ kalça kırıkları için bilinen en önemli risk faktörüdür (7,8). Elli yaştan sonra standart sapmada her azalma kalça kırığı riskini 3,7 kat artırır (9). Kilo almak kadınlarda kalça kırığı riskini azaltırken kilo vermek ise riski artırmaktadır (10). Düşük VKİ kalça kırığı için belirgin risk faktörü iken VKİ 20 kg/m² altında olan hastalarda bu risk belirgin olarak artmaktadır. Ancak obezite varlığı beraberinde kemikler üzerindeki gerilimi artırır ve buna cevap olarak artmış VKİ artmış kemik mineral dansitesine sebep olur, obezite ve artmış VKİ dolaylı yoldan kalça kırık riskini azaltır (11). Bizim çalışmamızda da kalça kırığı olan hasta grubunda VKİ kalça kırığı olmayan hasta grubundan belirgin olarak düşüktü. Düşük VKİ aynı zamanda osteoporoz için bilinen bir risk faktörüdür ve osteoporoz kırık için risk faktörüdür (12). Osteoporoz kemik mineral yoğunluğunun genç sağlıklı nüfus ortalamasının 2,5 standart sapmanın altında olmasıdır (13). Osteoporotik hastalarda kemik mikromimari yapısı bozulmuştur ve trabeküler kemikte kırılganlık artmıştır (14). Özellikle femur boynundaki kemik mineral yoğunluğunun azalması kalça kırığı riskini belirgin olarak artırır, standart deviasyondaki her azalma kalça kırığını 2-3 kat artırır (7). Bizim hasta grubumuzdada kalça kırığı olan hastalarda osteoporoz sıklığı belirgin olarak fazla idi.
İleri yaş hasta grubunda kalça kırığı %90 sıklıkla düşmeye bağlı oluşur ve 65 yaş ve daha yaşlı hastaların üçte birinde yılda bir kez düşme öyküsü mevcuttur (15). Bu düşmeler %40-%60 oranında yaralanmaya neden olurken, bunların %30-%50’si minor yaralanma, %5’i kırık dışı major yaralanma, %5’i kırıktır (16). Bir düşme %0,3-%1 arasında değişen oranlarda kalça kırığına sebep olur (17). Düşme için bir çok risk faktörü tanımlanmıştır. Moncada LV ayak problemlerini, yürüyüş bozukluklarını, yürümeye yardımcı cihaz kullanılmasını, periferik nöropatiyi, Koski K ve ark. çalışmasında yürüyüş bozukluğu, aşil ve kuadriseps refleks yokluğunu kalça kırığı için risk faktörü olarak belirlemişlerdir (15,18). Bizim çalışmamızda da kalça kırığı olan hasta grubunda yardımcı cihaz kullanım oranı ve nöropatik sakatlık skoru anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Tinetti ME ve ark. ayak deformitelerini düşme için risk faktörü olarak göstermiş ancak bunun muhtemel sebebinin ayak deformitelerinin yürümede bozukluğa yol açması olarak gösterilmiştir (19). Çalışmamızda kalça kırığı olan hasta grubunda ayak deformitesi sıklığı kalça kırığı olmayan hasta grubundan daha azdı. Bunun muhtemel sebebinin yürüme bozukluğuna yol açan ayak deformitelerini ayrı grupta değerlendirmemiz olabilir. American Geriatrics Society, British Geriatrics Society guidelineları denge, yürüyüş, güçlendirme gibi fiziksel terapileri düşme riski olan yetişkin hasta grubunda önermektedir (20).
Sonuç
Kısıtlı hasta grubumuzda yaptığımız çalışmamızda osteoproz varlığı, düşük vücut kitle endeksi ve yürümeye yardımcı cihaz kullanımı ile kalça kırığı arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuçlarımız risk faktörleri açısından, VKİ, osteoporoz varlığı ve yürümeye yardımcı cihaz kullanımı ile kalça kırığı ilişkisi yönünde literatürle uyumluluk gösterirken, ayak deformitesi ile kalça kırığı ilişkisi yönünden uyumluluk göstermemesinin kısıtlı sayıda hastada çalışmanın yapılmasıyla ilgili olduğu düşüncesindeyiz.